İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de uyguladığı soykırım sonucu Filistin sorunu tarihsel boyutuyla yeniden gündemimize girdi.
Soykırımcı İsrail’in Başbakanı Netahyahu, Ortadoğu haritasının değişeceğini söyledi. İsrail’in Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin desteği ile Gazze’yi işgali 110 yıldır Ortadoğu coğrafyasında uygulanan emperyalist planın bir devamı.
Zeytinburnu Belediyesi Kazlıçeşme Kültür Sanat Merkezi’nde “Medine Müdafii Fahreddin Paşa” sergisini gezerken sadece bir kahramanın hikâyesini değil Ortadoğu’nun bugün içine düştüğü bu tabloyu da görüyorsunuz.
Türk askerine “Mehmetçik” adını veren Fahreddin Türkkan Paşa, Osmanlı hükümetinin Medine’yi teslim etmesi emrine karşı çıkan eşsiz kahramanlığı ile “Çöl Aslanı” ve “Medine Müdafii” sıfatı taşıyan bir vatansever.
İHANET VE CESARET
Ömer Faruk Şerifoğlu’nun küratörlüğünde, Fahreddin Paşa’nın kahramanlığı yanında, Arap coğrafyasında Osmanlı’nın uğradığı ihanet sergileniyor. Sergiyi gezmeye başlarken sizi Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’in İngilizlerle işbirliği yaparak Arap coğrafyasının emperyalistlerin oyun alanına çevirmesine dair duvardaki bilgi notu karşılıyor.
Sergiden yine Şerif Hüseyin’in yıllar sonra ihanetinin pişmanlık dolu sözleri sizi uğurluyor. Önce, 110 yıl önce Ortadoğu’da ihanet sürecinin nasıl başladığına dair notu paylaşayım: “Asırlarca Hazreti Muhammed soyundan 4 aile tarafından idare edilen Hicaz bölgesi imparatorluk coğrafyasında her zaman özellikli bir konumdadır... Sultan ikinci Abdülhamit, Mekke Emirliği’ni ele geçirmek için bazı girişimlerde bulunduğunu öğrendiği hırslı ve çıkarlarına pek düşkün olan Şerif Hüseyin’i Şuray-ı Devlet üyesi yaparak uzun yıllar İstanbul’da göz önünde bulundurur.
İNGİLİZ OYUNU
Ancak İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra “gadre uğramış bir hürriyetçi” pozuna giren Şerif Hüseyin, İttihatçılardan Mekke Emirliği’ni ve Paşa sıfatını koparmayı başarır.
Mekke’de boş durmaz, İstanbul’da İngilizlerle dostluk maskesi altında yürüttüğü bağlantıları, çeşitli pazarlıklara dönüştürür. Şerif Hüseyin, İngiliz ajanı Lawrence’ın piyonu olur. İsyan hazırlıklarını fark eden İttihat ve Terakki hükümeti, onu Hicaz’a göndermekle yaptığı hatayı anladığında iş işten çoktan geçmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra da bir süre, Osmanlı Devleti’ne bağlılık gösterilerinde bulunur. Diğer taraftan İngilizlerle gizlice anlaşmaya, çevresindeki şeyh ve Arap ileri gelenleri yanına almaya çalışarak, ihanet çemberini genişletmeye çalışır.
İngiltere Savaş Bakanı Lord Kitchener, Şerif Hüseyin’le görüşerek Arap bağımsızlığı konusunda yanında olacağını hatta halifeliğini ilan ederse İngiltere’nin destekleyeceğini taahhüt eder. Nitekim savaş boyunca Şerif Hüseyin’e aylık 12 bin sterlin yardım gönderen İngiliz hükümeti, Şerif Hüseyin’in en önemli hasmı Necid Emiri İbni Suud’a 5 bin sterlin göndermeyi de ihmal etmez.”
BİR İHANETİN SONU
Sergi salonundan çıkarken duvardaki bilgilendirme notlarında İngilizlerin kullandığı Şerif Hüseyin’in ihanetinin sonucu şöyle anlatılıyor: “Şerif Hüseyin oğullarıyla birlikte Aralık 1914’ten itibaren Kahire’deki İngiliz Genel Valisi Henry Mac-Mahon’la bir dizi görüşmeler yürütür. Giriştiği pazarlıkta hayalindeki Arap imparatorluğunun sınırlarını dahi kararlaştırır. Yazışmalarından anlaşıldığı üzere, isyan karşılığında ‘Arabistan’ın kralı’ unvanını beklemektedir... Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra asi Şerif Hüseyin ve oğullarının şahsi hırslarıyla başardıklarını zannettikleri Arap krallığı hayali uzun sürmez; Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap vilayetleri paylaşılarak, İngiltere ve Fransa’nın himayesinde 5 yeni devlet; Suriye Lübnan, Ürdün, Irak ve Filistin doğar.
1919’dan itibaren Vahabiler İngiltere’nin yardımıyla Arabistan’ı ele geçirir. 1924’te Kral Hüseyin tahtını büyük oğlu Ali’ye bırakarak, Kıbrıs’ta sürgün hayatı yaşamak zorunda kalır. İbni Suud Ocak 1926’da Hicaz Krallığı’nı ilan eder. Krallık 1932 de Suudi Arabistan adını alır. Şerif Hüseyin ise 1931’de oğlu Ürdün Kralı Abdullah’ın sarayında pişmanlıklar içerisinde acı çekerek ölür.”
HAİNİN ÖLÜM DÖŞEĞİNDE ACISI
Zamanın Ürdün Büyükelçisi Feridun Cemal Erkin, Kral Abdullah’tan babasının son günlerini derin bir şaşkınlıkla dinler: “Müttefikler, daha doğrusu İngilizler, babamı Osmanlı idaresine isyan edip imparatorluğun düşmanlarıyla işbirliği yapması karşılığında kendisini, Hicaz Krallığı’na getirmek vaatlerini tuttular. Babam Hicaz kralı oldu; fakat bir süre sonra Vahabiler kendisini düşürdüler. Babam İngilizlerin himayesi altında Kıbrıs’a yerleşti. Orada hastalandı, kendisini Amman’a aldım, uzun müddet hasta yattı, çok ısdırap çekti.
Günün birinde ikindi vakti sarayın bandosu, öteden beri adet olduğu üzere, bahçede konser veriyordu. Hava sıcak pencereler açıktı. Bir aralık bando hepimizin bildiği İzmir Marşı’nı çalmaya başladı. Babamın birçok eski hatıralarını hafızasında canlandırmasını önlemek için pencereyi yavaşça kapadım.
Bana seslendi: Evlat neden o pencereyi kapatıyorsun? İzmir Marşı’nın eski günleri bana hatırlatmaması için değil mi? Ben velinimetine ihanet etmiş asi bir kulum günahım büyüktür. Kral olacağımı sandım, Allah beni sürgünlüğe düşürdü. Bırak pencereyi aç şu marşı dinleyeyim. Duyduğum vicdan azabının şiddeti o eski hatıraların canlanması ile büsbütün artsın; bu dünyada çektiğim ısdıraptan artan vicdan azabıyla büsbütün ağırlaşsın, ta ki cenabı hak bu günahkâr kulunu dünyadan affederek, ahirette hesap gününde daha büyük cezadan korusun.”
FATURA ORTADOĞU HALKINA
İngiltere ve Fransa’nın himayesinde kurulan Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Filistin 100 yıl sonra parçalandı ve parçalanmaya devam ediliyor. Şerif Hüseyin ihanetinin bedelini ahirette nasıl öder bilinmez ama faturası bugün başta Arap ülkeleri olmak üzere tüm Ortadoğu halklarına çıkıyor. İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Arthur Balfour’un 2 Kasım 1917 tarihinde uluslararası Siyonist hareketin liderlerinden olan Lord Rothschild’e bir mektup göndererek, Filistin topraklarında bir Yahudî devleti kurulması konusunda İngiliz hükûmetinin destek vereceğini ilan etmesi ile 110 yıl önce başlayan Ortadoğu’nun parçalanma planı bugün daha küçük parçalara bölünmesine doğru gidiyor.
Gazze’deki soykırım ve katliamcı Netahyahu’nun sözleri sadece bunun ilanı...
Yorum Yazın