Yıldıray Çiçek

Yıldıray Çiçek

Mail: yildiraycicek@turkgun.com

Açık tanık varken gizli tanığa ne gerek vardı?

İP Genel Başkanı Meral Akşener'e FETÖ üyeliğinden açılan soruşturmada yedi yıl sonra kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi sonrası Meral Akşener’i mağdur göstermek için çalışmalara hız verdiler. Soruşturma dosyası içinde hangi suçlamalar vardı bunu bilmiyoruz. Ama bir gizli tanık üzerinden bol bol hikâye yazmaya başladılar. İP yöneticileri ve gazeteci İsmail Saymaz bu işin ihalesini almış gibi sürekli bu hikâye üzerinden aklama çabası veriyorlar.

“Yağmur” kod adlı tanık PKK’lı imiş ama FETÖ’cü gibi şu ifadeyi vermiş: “Akşener'in çeşitli yerlerde cemaat toplantılarına katıldığını ve cemaat talimatı doğrultusunda çalıştığını biliyorum. Bana bu bilgileri halen görüştüğüm örgüt mensubu kişiler vermektedir. Örgütün belirli aralıklarla toplantı yaptığını biliyorum. Bu toplantıların amacı Akşener'in MHP'nin başına geçirilmesiydi.”

Hem PKK’lı hem FETÖ ağızlı bu gizli tanık üzerinden dava açılıyor ve dava dosyası yedi yıl sonra kapatılıyorsa, açıktan tanıklık yapanların ifadelerine göre niçin dava açılmıyor?

Geçtiğimiz günlerde ayrıntılı yazdığım Hüseyin Gülerce’nin, Nurettin Veren’in, Prof. Dr. Kemalettin Özdemir’in, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün, Önder Aytaç’ın ve Koray Aydın’ın ifadeleri ile milyonların huzurunda yaptıkları açıklamalar, itiraflar ortada iken ve buna benzer yüzlerce delil olacak açıklamalar, olaylar varken niçin gizli tanık ihtiyacı duyulur ki? Hem de finalde “Gizli tanık PKK’lı çıktı” propagandası yaptıracak rezilliğe imza atacak şekilde…

Bunun tek amacı olabilir gerçekleri örtbas ederek bilinçli aklama yapmak yahut yargı eliyle bir işgüzarlık…

Milyonların önünde tanıklık yapanlarla ilgili kılını oynatma ama PKK’lı gizli tanık üzerinden dosya oluştur, onu akla ve sonra onun üzerinden kahramanlık hikâyeleri oluşturanları izlet…

Her kapıdan giren, gizli tanık olursa bu ülkede adalet, hukuk mu kalır?

Gizli tanık olmak isteyenlere “in misin, cin misin?” diye hiç mi sorulmuyor?

PKK’lı girip, FETÖ’cü ağzıyla ifade verilmesinin önü-arkası hiç mi araştırılmıyor?

İlginç ilginç işler, tuhaf tuhaf manzaralar.

"Fil Tuzağı'' hikâyesi de ilginç işlere, tuhaf manzaralara ne de çok uyuyor.

Fil Avcıları vahşi filleri takibe alırlar. Bilirler ki, filler geleneklerine bağlıdır. Beslenmeye, sulanmaya geliş gidişlerinde her daim aynı güzergahı kullanırlar. Kendilerince uygun bir yerde derin bir çukur (Filin düştüğünde çıkamayacağı kadar) kazarlar ve üstünü kamışlar ile ızgaralayıp, hafifçe toprakla kamufle ederler. Genellikle fillerin en büyüğü ve en güçlüsü lider olduğundan, gelir ve çukura düşer. Avcılar siyah elbiseler giyip, dayanabildiği sürece fili aç bırakır, şiddet uygular ve eziyet verirler. Günlerce aç-susuz kalan ve hırçınlaşan file, aynı avcılar beyaz elbiselerini giyerek, sevdiği yiyecekler verir, okşar ve gönlünü kazanırlar. Hırçınlığı geçen filin bulunduğu çukurun önünü kazıp düzeltirler ve beyaz elbiseli avcılar yardımı ile fil çukurdan çıkar ama artık beyaz elbiseli sahiplerini kurtarıcı olarak benimsemiştir. Bundan böyle ''Sahip'' ne derse onu yapmaya devam eder.

PKK’lı gizli tanık üzerinden dava dosyası açanlar kimler, 7 yıl sonra aklayanlar kimler? Açan ve kapatan aynı sahip mi?

Açık tanıklar ortada iken, gizli tanık işine girenleri kabul edenleri görünce bu işte yaman bir çelişki var diye düşünmeden edemiyoruz.

Bu çelişkiyi, bu işi en çok köpürten gazeteci İsmail Saymaz’ın değerlendirmesini bekliyoruz. FETÖ’nün kurucularının açıktan tanıklığı yok sayılarak, niçin PKK’lı gizli tanık üzerinden dosya oluşturulur ki?

Bizim temel derdimiz ise ne gizli ne açık ortada bir şey kalmaması adınadır. Haydi, maskeler düşsün, gerçekler ortaya çıksın!

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar