Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

AĞIZ YER YÜZ UTANIR!

Hikâyeyi belki bilirsiniz. 
 
Ayakkabıları eskimiş yoksul bir adam, bir ayakkabıcı dükkânının önünden geçerken, ayakkabıcı onu görür. İçeri davet eder. Ona bir ayakkabı hediye eder. Yeni ayakkabıları giydirir. Eski ayakkabılarını da çöpe atar. Yoksul adam, ayakkabıyı giyer, yola koyulur. 
 
Arkasından ayakkabıcı seslenir: “Aman ıslak yerlerden gitme, köselesi çok kalitelidir, çabuk eskimesin.” Sonra “Tozlu topraklı yerlerde yürüme, derisi çok iyidir, çabuk bozulmasın”, devamında da “Sık kullanıp çabuk eskitme ayakkabının kıymetini bil” diye bağırır. 
 
Ayakkabıyı giyen yoksul adam, geri döner. Ayakkabı dükkânına girer. Eski ayakkabılarını çöpten çıkarır, giyer. Yeni ayakkabıyı da bırakıp yoluna devam eder. 
 
Buradan üç ders çıkarılır: 
 
Ayakkabıcı açısından ders: Eğer içinde iyilik yapma iradesi yoksa iyilik etme. O sana eziyet olarak döner. Nitekim ayakkabıcı ayakkabıyı verirken damarından kan gider gibi oluyor. Ayakkabıyla birlikte yüreğinden bir parça gidiyor. 
 
Ayakkabıyı giyen yoksul açısından ders: Sana iyilik yapan kişinin karakterine dikkat et. Karakteri düzgün olmayan birinden iyilik kabul etme! O sana, büyük bir minnet olarak döner. İçine sindiremediğin bir faturayla karşılık vermek zorunda kalırsın. 
 
Ayakkabı açısından ders: Hayatta mutlaka yeni şeyler insanı mutlu etmeyebilir. İnsan eski ayakkabısıyla da mutlu olur. 

Bu derslerden ikincisi olan; birisinden gördüğün iyiliğe karşılık olarak, istemediğin sürpriz bir bedel ödeme konusunu irdelemek istiyorum. 
 
Yapılan bir iyiliğe karşılık, bir iyilik yapılması insani bir haldir. Hatta kişinin ayakta, hayatta kalması için gerekli bir durumdur. Karşılıklı iyilikte bulunmak, sosyal ilişkilerde önemlidir. Hediyeleşmek bir peygamber davranışıdır. 
 
Bilinçaltımızda biri bize bir şey verdiğinde ona karşılık bir şey vermemiz gerektiğini düşünürüz. Bunun illa maddi bir şey olması gerekmez. Maddi bir iyilik karsısında, sizden namus ve vicdanınızı, ilkelerinizi almak isteyenler de olabilir. 
 
Karşılık verme duygusu günlük hayatta çok kötü şekilde kullanılabilir. İnsanlardaki karşılık verme duygusu, ticarette kullanıldığında ticari bir yöntem, siyasette kullanıldığında ise siyasi bir yöntem olarak meşru bir maske takar. 
 
Ticari yöntem olarak; örneğin bir mağazanın açılışında dağıtılan bedava ürünler ya da yeni bir gıda ürününü size tattırarak tanıtmalar, giysi mağazalarında bir anda her şeyi önünüze yığmalar, sizdeki karşılıklılık duygusunu harekete geçirir. O, bana bir şey veriyor bende ona bir şey vermeliyim duygusunu harekete geçirir. Ticari bir tezgâhın saf müşterisi olursunuz. Benzer usuller, siyasette de uygulanır. Propaganda amaçlı dağıtılan bedava şeylere, karşılık verme duygusuyla geleceğiniz ipotek altına alınır. 
 
Bir zaman bir hemşerimin bir kurumla ilgili işi vardı. Hukuk düzenin iyi işlemediği yerlerde kurumlar ve kurallar sağlıklı işlemez. Onun için ahbap çavuş ilişkisi devreye girer. Doğru bulmamakla birlikte, ister istemez bazı tavassutlar da bulunursunuz. Bizim ilişkilerimiz hep hatır gönül ilişkisidir. Kişinin meşru talebi var ise ve kimsesi olmadığı için işini çözemiyorsa hatır gönül ilişkisiyle yardım etmeye çalışırım. Bu bana babamın sık sık vurguladığı nasihatidir. (Haram yeme, harama uçkur çözme ve karşılık beklemeden herkese iyilik et) Hemşerim memleket mahsulü iki paket yaptırmış, bana, “yardımcı olan kişiye bunları ver” demişti. Ben bu tür bir yaklaşımın doğru olmadığını, arkadaşlarımla sadece hatır gönül ilişkisi olduğu için mevzuata uygunsa tavassutta bulunacağımı söyledim. “Olur mu hemşerim? Ağız yer, yüz utanır” “Bu işler böyle olur” deyince son derece rahatsız olmuş ve tavassutta bulunamayacağımı söylemiştim. 
 
Atalarımız  “Yük altında eşek kalır”, “El eli yur el de döner yüzü yur” diye karşılık vermeyi tavsiye etmişlerdir. 
 
Peygamberimiz, “Hediyeleşin; çünkü hediye aranızdaki sevgiyi artırır, kalpteki kötü hisleri gider” demiştir. 
 
Burada anlatmak istediğim karşılıklılık duygusunun farkında olmak ve kötüye kullanımına karşı tedbirli olmaktır.”Oltanın ucuna konan yem balığa ikram değildir.” Nasıl ki, adalet adına adalet, demokrasi adına demokrasi, barış ve kardeşlik adına barış ve kardeşlik katlediliyorsa, iyilik yapma adına iyilik de katledilebilir. 
 
“Oltaya gelmeyecek balık yoktur yeter ki ucuna sevdiği yemi koy” derler. İyilik karşısında insan korunmasız hale geçer. İyilik gibi görünen şeylere insan çok dikkat etmelidir. “Dünyada en pahalı olan şey bedava olandır” Çünkü karşılığında sizden hangi değerleri götüreceğini bilmezsiniz. 
 
Bu bağlamda, nasıl ki iletişimi anlamlandırırken aradaki ilişki biçiminden bunu belirliyorsak “iyiliği” de aradaki ilişki biçimiyle belirleriz. İyilikte bulunan kişinin karakterine ve aradaki samimiyete dikkat ederseniz oradan bunun iyilik mi kötülük mü olduğunu anlarsınız. 
 
Sözü Sadi Şirazi’nin sözüyle bitirelim. “Vahşi hayvan tuzakla, insanoğlu iyilikle avlanabilir “ 
 
 

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar