Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

BENİM OĞLUM BİNA OKUR - DÖNER DÖNER YİNE OKUR

Televizyonda, youtube kanallarında sürekli yorum yapan gazeteciler var. Devamlı takip ettiğimizde  hep aynı şeyleri tekrarladıklarını görüyoruz. Hatta birini izlerken kendi kendine öfkelenmiş. “Nedir bu ya! Yıllardır aynı şeyleri söylüyoruz. Bize hep aynı şeyleri tekrarlattırıyorlar” demişti.

Türkçemizde bir deyim var. “Benim oğlum bina okur. Döner döner yine okur.” Deyimi  tekrar etmenin saçma bir düzeye  ulaşması ile  ““Hep aynı şeyler tekrar ediliyor, ama bir türlü ilerleme olmadan, yerinde sayılıyor.” anlamında, kullanırız.

 Her akşam bir yazı yazma niyetiyle bilgisayarın başına oturuyorum. Her gün aynı haberler, aynı siyasi polemikler, aynı sorunlarla karşılaşınca daha önce o konuları yazdığımı hatırlıyorum. Arşive bakıp sanki yeni yazmışım gibi yeniden o yazıyı paylaşıyorum. Siyasetçi, yazar, gazeteci Çetin Altan (1927-2015) Şeytanın Gör Dediği başlıklı köşe yazılarında çoğu zaman eski yazılarını paylaşırdı. Çünkü gündem sürekli kendini tekrarlıyordu. Bıkkınlığa yer vermemek için de yazılarını biraz da ironi yaparak, “Enseyi karartmayalım” diye bitirirdi.

Ben eski yazılarımı tekrar paylaşmakla birlikte bunun keyif verici olduğunu düşünmüyorum. Yazılar sürekli tekrarlanıyorsa sorunlarda mesafe alamıyoruz demektir. Gündem öz itibariyle değişmiyor demektir.

Peki bir ülkede sorunlar neden tekrar tekrar aynı şekilde karşımıza çıkıyor? Biz niye yerimizde sayıyoruz?

1-Sorunları gerçek kaynağına inerek çözmüyoruz. Çözermiş gibi yapıyoruz. Dikeni battığı yerden çıkarmıyoruz. Kirliliği halının altına süpürüyoruz. O sorun bir şekilde tekrar tekrar karşımıza çıkıyor. Sebepler ortadan kalkmadan sonuçlar ortadan kalkmaz.Bunu bir türlü idrak edemiyoruz.

2-Değişim sancılıdır, konfor alanından çıkmadan değişim olmaz. “Yumurtayı kırmadan omlet yapamazsınız.” Hafıza yerine zekayı kullanmak, alışılmışın güvenirliğinden uzaklaşmak hem risk almayı hem de yetenekli olmayı  gerektiriyor. Tembel kişiler ve donanımsız insanlar tıpkı tavşanlar gibi -Tavşan alıştığı otu yer-  alışkanlıklarıyla yaşarlar. Alışkanlıkla sürdürülen hayatta gelişme sağlanamaz.

3-Siyasilerin konuşmalarında, aynı klişelerle papağanlar gibi aynı şeyleri tekrar etmeleri Einstein’in “Aynı şeyleri sürekli tekrarlayarak farklı sonuçlar beklemek aptalların işidir.” Sözünü hatırlatıyor. Ben bu siyasetçilerin metin yazarlarını merak ediyorum. “Siyasi Tansiyonun İlacı Mizah” başlıklı bir yazı yazmıştım. Atatürk ve İnönü’den sonraki, siyasetçilerin konuşmalarını taradım. Türk toplumunun zihninde yer etmiş tarihi veciz sözler bulmadım. Var ama pozitif yönde değil, negatif yönde. Türk toplumuna ışık olacak veciz sözler olmalı ki en azından söz kullanımında siyasetçiler rol model olsunlar.

4-Yaptığımız hatalardan ders alamıyorsak o hataları tekrar ederiz. Ders almadığımız hatalar bizim tecrübe hanemize yazılmaz. Hataların bedelini anlamsızca  tekrar tekrar öderiz. Zaman geçtikçe kişinin veya toplumun olgunlaşacağı varsayılır. Oysa hatalardan ders çıkarılırsa kişi veya toplum olgunlaşır. Peyami Safa, “Tecrübe, yaşlanarak değil, yaşayarak kazanılır; ve zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.” der. Mehmet Akif Ersoy'da  tarihten ders alınmaması halinde  hataların, acıların tekrarlanmasına yol açacağına vurgu yapar. ” Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? "Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

5-Bir sorunu tekrarladıkça kısır döngü başlıyor. Siz artık onun yörüngesine girip çıkamıyorsunuz. Tekrarlandıkça sorun derinleşiyor. Artık sorunu konuşmak bağımlılık halini alıyor. 

Bu sözlerden sonra yazılarımda tekrara düşmemeye, hep yeni şeyler söylemeye çalışacağım. Kısır döngülerle oyalanan bu toplumda zor olsa da bunu başarmaya çalışacağım.

Mevlana'nın dediği gibi "Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım! "

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar