Okan Müderrisoğlu

Okan Müderrisoğlu

Mail: dfdgdgd@hotmail.com

Bir kanlı eylemin anatomisi...

İnsan, "Eşref-i mahlûkattır" yani yaratılmışların en şereflisi! Ama aynı zamanda insan -maalesef-bir yaratığa da dönüşebilmekte, türlü fenalığın ve azgınlığın timsali olabilmektedir!
Oysa... Her insan ayrı bir dünyadır. Kaldı ki şu fani âlemde, insan hayatından daha önemli, daha kıymetli ne olabilir? Ve elbette, Maide Suresi'nin 32. âyeti temel düsturdur. "Kim, haksız yere bir cana kıyarsa bütün insanlığı öldürmüş gibi olur!"
Önceki gün, masumları hedef alan terör saldırısı hepimizin yüreğine ateş düşürdü. O anda biz veya bir yakınımız da İstiklâl Caddesi'nde bulunabilirdik!
Kanlı olayın arka planına inildiğinde birbiri ile bağlantılı epeyce faktör dikkati çekiyor. Güvenlik ve istihbarat birimlerinin takip ve analizleri gösteriyor ki...
 Terör örgütü PKK-YPG, Türkiye içinde ve Irak'ın kuzeyinde zemin kaybettikçe, Suriye'ye ağırlık veriyor. Bilhassa Zap ve Gara sahasında barınamayan terör örgütünün yeni üs bölgesi olarak Kobani'yi seçtiği, Türkiye'ye ise çoğunlukla Afrin'den geçtiği anlaşılıyor.
 İçişleri Bakanı'nın, taziye mesajını kabul etmediği ülke eliyle farklı kimliğe büründürülmek istenen terör örgütü mensupları, kuzey Suriye'de küresel manada himaye edilip, büyütülüyor.
 Terör örgütünün, bir başka terör örgütü DEAŞ'tan edindiği bomba imali ve bombalı saldırı yöntemlerini Türkiye'ye karşı kullandığı görülüyor.
 Suriye Demokratik Güçleri adı altında ABD tarafından düzenli orduya dönüştürülmeye çalışılan ancak insan kaynağını PKK/ YPG'nin oluşturduğu kanlı yapı, genetiğindeki terör diziliminden asla çıkmıyor!
 Terör örgütünün Kandil'de sıkışan elebaşları, bağımsız bıraktığı hücre tipi yapılardan ısrarla eylem yapmasını, örgütün gücünü koruduğu mesajını vermesini istiyor.
 Örgüt, taşeron eylem gruplarından da istifade ediyor, yabancı istihbarat örgütlerinin şemsiyesi altında hareket esnekliği kazanabiliyor.
 Bu noktada, ABD'nin eski Suriye Özel temsilcisi James Jeffrey'in son beyanatı ayrı bir önem kazanıyor. Diyor ki... "SDG, Suriye'nin kuzeyinden Türkiye'ye saldırmıyor ama PKK Türkiye'ye karşı bazı faaliyetler yürütüyor!" "Terör faaliyeti" demiyor, o ayrı bahis! Sonra devam ediyor... "Türkiye, Suriye ve Irak'ta PKK'ya karşı politikasını değiştirmeyecek. SDG ise Washington'un ortağı olmaya devam edecek!" Sözde DEAŞ'la mücadele altında şekillenen bu tutum, yoruma bile gerek bırakmayacak kadar açık ve riskli!
 Terör örgütü PKK/YPG'nin, Türk güvenlik güçlerini hedef aldığı, bu olayda sivilleri katletmesinin uluslararası desteğini ve propaganda gücünü azaltacağı yorumu yapılıyor. Bu nedenle terör saldırısının öncesindeki bağlantı ve rota özel olarak araştırılıyor. Bombanın, Afrin'den İstanbul'a kadar taşınmadığı, malzemelerin peyderpey getirildiği ve yapımı tamamlandıktan sonra Suriye uyruklu örgüt mensubuna verildiği değerlendiriliyor.
 Terör örgütü, darbe üstüne darbe yerken İstanbul'da terör eylemine girişilmesinin, tam da Cumhurbaşkanımızın G 20 Zirvesi'ne gideceği güne denk gelmesinin, tesadüf olamayacağı düşünülüyor.
 Bu terörist saldırının, orta vadede HDP kapatma davası ve olası sonuçları ile birlikte ele alınması gereğine de vurgu yapılıyor. HDP, terör örgütünün siyasal uzantısı olsa da -onlara göre- siyasal alanın daralması halinde etnik milliyetçi grupların, farklı nitelikte eylemlere yönelebileceği öngörülüyor.
 Muhakkak ki... Terör eylemi, Türkiye'nin artan dış etkinliğini, iç huzurunu, turizmini, genel olarak ekonomisini tahrip etmeyi amaçlıyor. Seçime gidilirken "istikrarsızlık algısı" yaratılmasının birçok spekülasyonu tetikleyebileceği tahmin ediliyor.
Özetle...
Türkiye'nin, terörle imtihanı henüz bitmedi. TSK, emniyet-jandarma ve MİT'in terörü kaynağında kurtarma stratejisi pek çok hesabı bozdu. Ve bir kez daha... Teröre karşı milli bağışıklık geliştiren bu millet, ikiyüzlü siyasetin terk edilmesini -bilhassa 6'lı Masa'dan- istiyor.
Allah, milletimizi böyle acılarla sınamasın. Terör şehitlerimize Yüce Mevlâ'dan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar