Adamın eşeği sapa yerde çamura çökmüş. Çıkarmaya çalışmış ama çıkaramamış. Öfke ve acizlik içinde ağzına kim gelirse sövmeye başlamış. Padişah da bundan payını almış.
Tesadüf bu ya padişah oradan geçiyormuş, yanında adamları da varmış. Adamın söylediklerini padişah duymuş. Padişah adama, “Eşeğini çamura ben mi sür dedim, sapa yola ben mi gir dedim” demiş.
Padişahın adamları padişahın ona bir ceza vereceğini ve onun işini bitireceğini düşünmüş. Padişah ise “Bu sözlerin, yolda kalma acizliği ve kızgınlığı nedeniyle gaflet içinde söylendiğini, ona kızmak değil yardım etmek gerektiğini" düşünmüş, adama para, elbise ve at hediye etmiş.
Padişahın adamlarından biri adama, “Ağzını zapt edemezken ölümden nasıl kurtuldun?” demiş.
Adam, “Ben o sırada çok dertliydim! Eşeğim çamura batmıştı. Kendime hâkim olamadım. Söylenenler o ana mahsustu, gerçek muradım değildi. Ben, bana yakışanı yaptım, padişah da halden anlayan iyi yaradılışlı bir insandı, o da kendine yakışanı yaptı” demiş.























































Yorum Yazın