Öğrenciler Emekli Mehmet Efendi’yi ziyarete gelmişti. Edebiyat bölümünde okuyan bir öğrenci söz aldı:
-Hocam asalak sözcülüğünün etimolojisi dikkatimi çekti. Salak sözcüğü salmak fiilinden geliyormuş. Eski Türk kültüründe sürek avı yapılırken, kurt, domuz, aslan gibi vahşi hayvanların arkasından salınarak onları kızdırdıktan sonra peşine takıp avcıların bulunduğu yere getiren av köpeklerine salak denirmiş. Bu köpekler vahşi hayvanı avcıya getirirken yaralandığı hatta öldüğü olurmuş. Böylelikle hem kendine hem vahşi hayvanlara zarar verirmiş. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Emekli Mehmet Efendi konuya farklı yaklaşarak açıkladı:
-Salaklık yaygın bir sosyal hastalıktır. Korona virüsten nasıl korunuyorsak, salaklıktan ve salaklardan de öyle korunmalıyız. Salaklardan bulaşan salaklık hem zihninize bir virüs olarak girer, onu fesat eder hem de sizin tüm enerjinizi sömürür. A harfi başka kelimelerin başına geldiğinde onu zıddına çevirir. Örneğin normal, anormal, sosyal asosyal gibi. Ama a harfi salağın başına geldiğinde onun bir özelliğini ortaya çıkarır, asalak olur. Asalak bir şey üretmeden tüketen canlılardır. Salakların asalaklık özellikleri vardır. Üretmezler tüketirler, fayda yerine zarar verirler. Bu salak ve asalakların toplumda çeşitli türlerine rastlamak mümkündür. Altına koltuk, önüne masa konan mevki sahibi salaklara masalak denir. Yasalarla korunup yasaları kullanarak asalaklık yapanlara yasalak denir. Hem salak olup hem de serveti ve makamıyla kasım kasım kasılanlara ise kasalak denir.
Öğrenci merakla sordu:
-Peki hocam bunlara karşı ne yapmamız gerek?
Emekli Mehmet Efendi, kesin ve net konuştu:
-Korona virüsün aşısı bulundu, ama salağın ve salaklığın aşısı henüz bulunmadı. Bu nedenle kendinizi onlardan sürekli korumanız gerek.
Yorum Yazın