Mevlüt Tezel

Mevlüt Tezel

Mail: dfdklggl@hotmail.com

Bursa, milli takıma ihanet eder mi?

Bursaspor tribün gruplarından Teksas, Bursa'da oynanacak olan Türkiye-Hırvatistan maçı ile ilgili sert bir açıklama yayınladı:
"Biz, bu TFF yönetimi ile en ufak diyaloğu reddediyoruz. Verilen saçma cezaların dumanı tüterken, son iki haftada sayıları 200'ü aşan arkadaşımız cezai yaptırımlar ile karşı karşıya bırakılmışken, biz Teksaslılar milli maçta tribünde de olmayız, olmayacağız."
Teksas grubu, Amedspor maçında çıkan olaylar yüzünden verilen cezaları protesto etmek için tribüne gelmeyecekler ise bu büyük yanlış olur!
Lig başka, milli maç başka!
İstanbul dışında milli maçların farklı şehirlerde oynanması, o şehirler için büyük bir gurur kaynağıdır.



NAPOLİ GİBİ Mİ?
Başta Konya ve Eskişehir olmak üzere Anadolu şehirleri tribün desteğiyle milli takıma büyük avantaj sağladılar. Hırvatistan karşısında da tribün desteğine büyük ihtiyaç var. Bursalılar, milli takıma ihanet etmemek ve Teksas grubunun şehirlerini temsil etmediğini göstermek için tribünleri doldurmaları gerekiyor! Eğer Bursa'da tribünler boş kalırsa 1990 Dünya Kupası'nda Napoli taraftarının İtalya'yı desteklememesi gibi bir durum ortaya çıkar ve asıl tartışma da o zaman başlar!

***


"ERDOĞAN'I DESTEKLİYORUM ÇÜNKÜ ÇOK YAKIŞIKLI"
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için sokağın nabzını tutan YouTube kanalları, vatandaşlara 'Erdoğan mı Kılıçdaroğlu mu?' sorusunu yöneltmeye devam ediyor.
Bu sokak röportajlarını izlerken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklediğini belirten bir kadın dikkatimi çekti. "Erdoğan'ı istiyorum, seviyorum" diyen kadına 'Neden?' diye sorulunca "Çünkü çok yakışıklı" dedi. Bunu söylerken saçlarıyla oynuyordu.
Sosyal medyada kadının cevabını eleştirenler oldu. "Cumhurbaşkanı seçme kriteri yakışıklık mı?" diye hayret edenler oldu!
Evet, bir ülkenin lideri olmak için vizyon, bilgi, birikim, güçlü yönetici kadrosu, vatandaşların gelir seviyesini yükseltecek planlar vs. olmalı.
Ama sokak röportajındaki kadın gibi duygularıyla oy verenler de var!



İletişim uzmanları genelde "Siyasette fit görüntü, boy pos, yakışıklı olmak devamlı pozitif bir değerdir... Fit görüntü özellikle kadın seçmenler üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir" derler.
Dış görünüş normal hayatta da fark yaratıyor. Örneğin iş başvurularında dış görünüşü de bakılır.
Güzel ve yakışıklı olanlar bazen yarışa bir adım önde başlar. Ama çok yakışıklı olup da hiç seçim kazanamayan siyasetçiler de var.
Örneğin "Senin ayakların tutmuyor, ülkeyi nasıl yöneteceksin" diyenlere Franklin D. Roosevelt, "Ülkeyi ayaklarımla değil, beynimle yöneteceğim" yanıtını vermişti ve ABD başkanı oldu.
1933 – 1945 yılları arasında ülkeyi tekerlekli sandalyede yönetti. ABD'nin ilk ve tek engelli başkanı oldu. Yani dış görünüş her zaman önemli olmayabiliyor.
Ama dış görünüş hiç etkilemez demek doğru değil. Yaşlı ya da genç, uzun boylu ya da kısa, olgun ya da genç, şişman ya da zayıf olmak psikolojik olarak seçmenleri etkiliyor.
Ama dış görünüş etkisi, vizyon, karakter ve somut projelerle desteklenmedikçe bir siyasetçiye seçim kazandırmaz.

***


UNUTMAMALI O GÜZEL GÜNLERİ...
Eşiniz ya da sevgiliniz yatağını toplamadı mı? Evlilik yıldönümünüzü, doğum gününüzü mü unuttu? Gün içerisinde çiftlerin birbirine kızacağı birçok neden var!
Böyle durumlarda kavga edip birbirinizi üzmek, istemiyorsanız ilk öpüşmenizi, ilk el ele tutuşmanızı, tatilde yaşadığınız komik olayları vs. geçmişte onunla geçirdiğiniz 'mutlu anları' hatırlayın.



İşte o zaman siniriniz hemen geçecek!
Bunu ben değil, ABD Houston Üniversitesi ve Kanada'daki Manitoba Üniversitesi'nin bilim insanları söylüyor.
Yapılan araştırmaya göre romantik anılar, hayat arkadaşları arasındaki bağı kuvvetlendiriyor. O güzel anları hatırlamak sağlıklı bir ilişkinin anahtarı olabilirmiş.
Yani 'Unutmamalı' şarkısındaki gibi "Unutmamalı, o güzel günleri / Anılarla gönülleri hoş tutmalı, avutabilmeli / Hatırlamalı, sevgiyle anmalı"!
Evet, bu yöntemin faydası olabilir ama sürekli nostalji yaparsak da gerçeklikten koparız. Her şeyde olduğu gibi denge şart!

***


YOUTUBE HAYALLERİ SÖMÜRÜYOR!
"YouTube içerik üreticileri aylık 100 bin dolara kadar kazanabiliyor" diye bir haber dolaşıyor internet sitelerinde.
Demek ki, YouTube'taki içerik üretimlerinde düşüş var! Yeni bir iş, kariyer arayan ya da 'büyük' düşünenlere son dönemde YouTube kanalı açması öneriliyor.
Ve bu platformda çok para kazananlar örnek gösteriliyor! Halbuki, o çok para kazananların sayısı az!
Gelir elde edebilmek için en az bin abone ve 4 bin izlenmeye sahip olunması gerekiyor.
Öte yandan 4 bin izlenmeyle anca su parası kazanırsınız! Videolarınız yüzbinlerce kez izlenmeli, üye sayınız yüz binleri geçmeli ancak o zaman para kazanırsınız. O para da anlatıldığı gibi yüksek değil!



Birkaç yıl video içerik üreteyim sonra o videolar zamanla çok izlenir diye düşünüyorsanız da yanılıyorsunuz! Sitenin algoritması para kazanmanız için sizi sürekli yeni içerik üretmeye zorluyor. Yeni içerik üretmeyenlerin eski içerikleri öne çıkarılmıyor!
Reklam gösterimleri için ücret ödeniyor ama o da 1000 reklam gösterimi karşısında belirli bir ücret oluyor!
YouTube'un Türkiye'deki içerik üreticilerine video izlenme oranlarına göre verdiği ücret ise dünya geneline göre düşük! İşte asıl tartışılması gereken konu da bu!
Yayınlardan asıl kazanç sponsorluk ve ortaklık programlarıyla elde ediliyor.
Asıl kazanan her zaman kasa oluyor! YouTube reklam gelirinden çok azını içerik üreticileriyle paylaşıyor.
Çok kazanan bir grup YouTuber sürekli örnek gösterilerek bu işte güzel para var algısı yaratılıyor! Sistem aslında genç içerik üreticilerinin hayallerinden besleniyor. İnsanlar içerik üretip çok az kazandıklarını görünce emeklerinin sömürüldüğünü anlıyorlar!
Eğer bir fark yaratacağınıza gerçekten inanıyorsanız, büyük izlenme oranlarına ulaşacak parlak bir fikriniz varsa YouTube içerik üreticisi olun!

***


Altyazı
''Bazen, vaktimizin çoğunu karanlıkta tökezleyerek geçirdiğimizi unutmak kolaydır. Bir anda ışık yanar ve suç, herkese eşit paylaştırılır.'' (Spotlight)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar