Türk siyasetinin sorunlarını takip ederken, tahlil ederken gözlemlerine çok güvendiğim bir dostum dün beni uyardı. Dedi ki: "Ülkemizin son yıllarda yaşadığı olumsuzlukların ve muhalefetten kaynaklanan problemlerin başlangıcı iki noktada oluştu. Bu noktalardan biri Deniz Baykal'ın bir FETÖ komplosuyla yani kasetle tasfiye edilip yerine Kemal Kılıçdaroğlu'nun getirilmesidir. İkinci nokta ise İYİ Parti'nin Meral Akşener liderliğinde FETÖ'ye yakınlığıyla milliyetçi cephede yer almasıdır."
Artık Türk siyasetinde alıştığımız Cumhuriyet Halk Partisi yok. Bu partinin artık bütün algıları Washington merkezli. Türkiye'nin çıkarları değil Amerika'nın çıkarları sanki daha önemli. Türkiye terörle mücadele içi güney topraklarında harekâta başlarken CHP bunu sorguluyor, Türkiye Akdeniz'deki çıkarlarını korumak için Libya ile işbirliği yaparken CHP bunu da sorguluyor. Sanki CHP değil CIA var siyasetimizde.
İYİ Parti'nin Meral Akşener'ine gelince. Bu figür AK Parti dahil diğer partilerin içinde yer aldı ve onlara sonra sırtını döndü. Ana fonksiyonu Türk milliyetçilerini FETÖ'cü çizgiye getirmek gibi görünüyor. Bu açıdan bakıldığında Türk siyaseti bir yanda CIA'den diğer yanda FETÖ'den esen rüzgârların savrulmasına bırakılmış durumda. Bereket Recep Tayyip Erdoğan ve onun iktidarında yapılan hizmetlerden yararlanan milyonlarca insan var. Karayolları, köprüler, hastaneler, hızlı trenler, deniz altından geçen tüneller ve böylece sayamayacağımız kadar çok hizmet Türk insanının önüne getirildi. CIA'in ve FETÖ'nün bu hizmetleri unutturması mümkün değil. Bir önemli konu daha, artık Türkiye'de darbe ihtimali yok. 15 Temmuz 2016'da halkın darbeye nasıl direndiği de ortaya çıktı.
Yine de "önce Türkiye" diyen eski CHP'yi özlüyoruz. Yani bir Deniz Baykal'ın, bir Bülent Ecevit'in ya da bir İsmet İnönü'nün Türkiye'nin ulusal çıkarlarını yok saymaları ve Amerikan ağzıyla Türkiye'yi yorumlamaları düşünülebilir miydi?
Yorum Yazın