Atıf ÖZGEN

Atıf ÖZGEN

Mail: ozgenatif@gmail.com

DEPREM GERÇEĞİ

İnsan hayatının tek bir gerçeği yok, çoğu zaman karşımıza çıkan birçok gerçekle yüz yüze kalırız..

Ölüm, hastalık, yaşlılık, sevmek, sevilmek, kazanmak, kaybetmek,, üzülmek, sevinmek, fakirlik, zenginlik ve hayatta karşılaşabileceğimiz birçok şey hayatın gerçekleri olarak yüzleşmemizi zorunlu kılar.

Gerçekleri önceden öngörüp hazırlıklı olmak, ruhsal yapımızda olabilecek travmayı önlemek açısından faydalıdır.

Çoğu insan hayatın gerçeklerine hazırlıksız yakalanıyor ve bu gerçeklerin yaşamında yol açtığı travmaları yenmekte zorluklarla karşılaşıyor.

Bireysel açıdan yaşamımızı etkileyen gerçekler yanında yönetici konumunda olan yetkililerin de yüzleşmesi zorunlu gerçekler var.

Bu gerçekler yöneticileri, yönettikleri insanlara veya topluma karşı sorumlu kılar. Sorumluluktan kaçmak, gerçeklerle yüzleşmekten de kaçmak demektir.

Gerçeklerin üzerini kapatmak veya yok saymak, yönetim makamında olan insanları yeri ve zamanı geldiğinde içinden çıkılamaz bir duruma sokabilir.

Olası bir tehlikeyi toplumdan saklamak, insan sağlığına zarar veren bir eylem veya davranış karşısında tedbir almamak, popülist davranmaya yönelik gerçeklere karşı göz yummak anlamına gelir.

ÜLKEMİZDE YAŞANAN DEPREM GERÇEĞİ

Deprem gerçeği de üzerinde yaşadığımız Anadolu’muzun zaman zaman karşımıza çıkardığı, her defasında gerektiği gibi yüzleşemediğimiz gerçeklerinden biridir.

Bu gerçek 06.02.2023 günü yeniden karşımıza çıktı. Şiddetleri 7,6 ve 7,7 olarak ölçülen 2 büyük deprem Güneydoğu Bölgemizde yer alan 10 ilimizde çok büyük tahribata yol açtı.

Her büyük deprem maddi ve manevi açıdan, depremi yaşayan insanların yanında ülkemiz genelinde de onarılması güç acılara neden oluyor.

Depremin yol açtığı maddi tahribat, gelecek zaman sürecinde bir şekilde telafi edilebilirse de kaybettiğimiz vatandaşların tekrar geri gelmesi mümkün değil…

6 Şubat günü yaşanan depremin olumsuz izleri kolay kolay silinmeyecek ve hafızalarımızdaki yerini uzun yıllar korumaya devam edecek.

Halbuki deprem gerçeğini millet olarak daha öncede yaşamıştık. 1939 yılında gerçekleşen Erzincan depremi ile 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Gölcük merkezli deprem hafızalarımızdaki yerini koruyor.

1939 Erzincan depreminde 33 bin, 1999 Gölcük depreminde ise 18 bin civarında vatandaşımızı kaybetmiştik. Bu iki büyük deprem arasında ülkemizin değişik yörelerinde yaşanan depremlerde de binlerce insanımızı kaybettik.

Yaşanan her deprem ülke çapında acıları tazelemenin yanında haklı olarak sorgulamaya ve sert eleştirilere neden oluyor. 6 Şubat 2023 günü gerçekleşen son depremde bu sorgulamalardan nasibini aldı.

Tabidir ki depremin nerede ne zaman meydana geleceği ve büyüklüğü konusunda önceden tahminde bulunmak oldukça güçtür. Konu üzerinde çalışan deprem uzmanları bilimsel açıdan depremin yeri ve şiddeti konusundaki tahminde bulunma çalışmalarını sürdürmekteler.

Deprem fay hattı üzerinde yaşanan bölgelerde depreme hazırlıksız yakalanmak eleştirilerin başında yer alıyor. Bilinen bir tehlikeye karşı önceden önlem almamak aklın ve bilimin kabul edebileceği bir şey değil…

Nehir yatağına bina dikmek, fay hattı üzerinde yerleşim birimleri kurmak ta bu konuda yapılan diğer önemli eleştiriler arasında bulunuyor. Üzerinde ciddiyetle durulması gereken önemli bir eleştiri de deprem gerçeğini bile bile depreme dayanıksız binaların yapılmasına onay verilmesi.

Özellikle büyük acı yaşadığımız 1999 Gölcük depreminden sonra, 6 Şubat depremi dahil gerçekleşen diğer depremlerde dayanıksız çürük binaların yapılmasına izin verilmesi; müteahhitler, inşaat mühendisleri ve yapımına onay veren makamları sorumluluktan kurtaramaz.

Depremin yeri, oluş şekli ve alınması zorunlu önlemler konusunda, konunun uzmanı olan bilim insanlarının önerilerini dikkate almak zorunludur..

10 ilimizi etkileyen 6 Şubat tarihli son yaşadığımız depremde de bir gerçek daha su yüzüne çıktı. Deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür yaklaşık 9 ay öncesi 11 Nisan 2022 tarihinde yaptığı aşağıda yer alan uyarısı dikkate alınmış olsaydı belki son yaşanan depremin tahribatı çok büyük boyutta olmayabilirdi:

‘ Anadolu fayı üzerinde Erkenek, Çelikhan, Maraş Türkoğlu’na dikkat. Bundan sonraki depremlerin o yörede olacağını düşünüyorum.,, ( Milliyet, Güneri Cıvaoğlu, 08.02.2023, S.15)

Bir ülke için yetişmiş insan gücü çok önemlidir. Elbette kaybettiğimiz her can bizim canımızdır, Cenabı Allah insanlara her koşulda aklını kullanma feraseti vermiştir.

Yalnızca deprem felaketinde değil, milletçe çektiğimiz her sıkıntıda bilimin ve aklın rehberliğinde hareket etmek zorundayız. Özellikle Japonya gibi deprem kuşağında yer alan ülkelerin yaşadıklarından ders çıkarmak zorundayız. Aksi takdirde her deprem sonrası gözyaşı dökmek acılarımızı tazelemekten başka bir işe yaramaz!

Sonuçta beklenen oldu ve ülkemiz büyük bir felaket yaşadı. Şimdi kanayan yaraları sarma zamanıdır. Yurt dışından gelen kurtarma ekipleri dahil olmak üzere AFAD, Kızılay, diğer sivil toplum kuruluşları ile birlikte devletimizin diğer yardım kuruluşları deprem bölgesinde acıları dindirmeye çalışıyor.

Ben de bu vesileyle bu büyük depremde yaşamını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, metanet ve başsağlığı, yaralı olanlara da acil şifalar diliyorum. Dilerim milletçe yaşadığımız acılar bir son bulsun.

Atıf ÖZGEN

İnsani Değerler Derneği Kurucu Üyesi ve Denetleme Kurulu Başkanı

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar