Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

DUA GECELERİ DEĞİL, GÖNÜLDEN TEFEKKÜR GECELERİ

Fikriyatı olmayanın hissiyatı da olmaz. Yani bir şeyin idrakin de değilsen oluşan duygunun bir temeli ve sonucu olmaz. Nitekim tefekkürden yoksun duygusal duaların hayatta bir karşılığı görülmemektedir. Kişiler sadece ibadet görevini yapmış olduğu sanısıyla kendilerini rahat hissetmektedir.

Bütün semavi dinler üç ayak üstünde durur. İnanç, ibadet ve ahlak. İnanç ve ibadetin bütün maksadı iyi ahlakı oluşturmak içindir. Yani inanç ve ibadet araç, ahlaklı bir insan olmak ise amaçtır. Eğer kişi inancında ve ibadetinde çok duyarlı davranıyor ama güzel ahlak sahibi değilse inanç ve ibadetinde sorun var demektir.

İnsanı insan yapan özüyle ve sözüyle dürüst olması, başkalarına zarar vermemesi bilakis erdemli bir şekilde hem kendine hem başkalarına faydalı olmasıdır. Ali Şeriati’nin (1933-1977) bir sözü var. “Bir Müslüman görürüz; sesini çıkarmaz, olup biteni dinlemez,
Hiçbir şey umurunda değildir; ama kendi düzeni ve tezgâhı en küçük bir darbeye uğrasa feryadı arşa yükselir. Her gün yaşanmakta olan facialar onda, bir gazete haberi kadar bile merak uyandırmaz. "Allah’ım kereminle bizi…" diye dua etmesinin ne etkisi olur? "Bizi" ne demektir?”

Allah bizim bu dünyada huzurlu yaşamamız için emir ve telkinler de bulunuyor. Allah bizim yapmamız gereken işleri bize havale ederken biz o işleri yapmayıp tekrar dua ederek işi tekrar Allah’a havale ediyoruz. Allah emrediyor. “Fakirlere, yetimlere, acizlere yardım edin, onları koruyun, doyurun” Biz Allah’a dua ediyoruz. “Allah'ım fakire, fukaraya öksüze yetime, yolda kalmışa yardım eyle” Pir Sultan Abdal, (1480-1550) “Demiri demir ile dövdüler; biri sıcak biri soğuktu, insanı insan ile kırdılar biri aç biri toktu.” diyor. Yani aç varsa, yardıma muhtaç varsa bunun da arkasında yine insan vardır. Bunu düzeltmek de yine insana düşer. Allah fakire, fukaraya yardım eylesin diye dua etmek yerine, imkânın varsa fakire, fukaraya yardım etmek en temel insani görevini yapmaktır.

Allah, “zulme karşı savaşın” diyor. Biz Allah’a dua ediyoruz. “Allah zalimleri kahrı perişan eylesin.” Allah bize burada dua edin demiyor, doğrudan mücadele edin diyor. Sen bunu yapmıyor da “Allah zalimleri kahrı perişan etsin” diyorsan, Allah’ın emrettiğini sen tekrar Allah’a havale ediyorsun. Bu ne kadar anlamlı bir davranıştır? Bu dua ne kadar karşılık bulur?

Her gün bu ülkede cinayetler oluyor, şehitler oluyor. Cenazelerinde “Hakkımı helal ediyorum” diyerek cenazede görevini yerine getiriyorsun. Peki bu ülkede husumetler olmasın, bu ülkede terör olmasın diyerek elinden geleni yapıyor musun? Husumetin ve terörün panzehiri olan sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, erdemi topluma yaymak için neler yapıyorsun? Cinayetler husumetlerin, şehitler terörün sonuçlarıdır. Sen cenazede hakkını helal ediyorsun ama yapmadığın iyilikler ve sorumluluklar nedeniyle ölen insanlar acaba sana hakkını helal ediyor mu esas olan budur.

Fuzuli (1494-1556) der ki, “Ey! İnsan kadere az bahane bul; buğday ektin de arpa mı biçtin?” Kendi ürettiğin acıların, felaketlerin ve dramların kalkması için dua mı ediyorsun. Yoksa sonuca bakıp ektiklerini gözden geçirerek, kendine çeki düzen mi veriyorsun?
Esas olan, özüyle sözüyle erdemli insan olmaktır. Bunun üzerine yapılan dua ve ibadetlerin bir anlamı vardır. İyi insan değilsek, dua ve ibadetin bize de başkalarına da bir faydası olmayacaktır. Erdemli insanlar değilsek, her mübarek gecede aynı duaları okuyup aynı acıları ve aynı felaketleri yaşayacağız demektir.

Bu gecelerin dua gecelerinden ziyade gönülden tefekkür geceleri olmasını diliyorum.

Bu bağlamda tüm dostların Regaip gecesini kutluyor, Regaip gecesinin tüm insanlara huzur getirmesini diliyorum.
**
(Bir zamanlar yazmıştım. Alışkanlıklarımız değişmediği için her zaman güncelliğini koruyor.)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar