Siyasal, dinsel veya ekonomik hedeflere ulaşma yolunda demokratik yoldan mücadele yerine, topluma korku salıp, yıldırma ve korkutma eylemlerini seçen kanun dışı bazı grupların kullandıkları metot terörizm olarak ifade edilmektedir.
Terörizmin tarihi bir hayli eski olup; Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Haşhaşiler, mensuplarına cenneti vaat eden liderleri Hasan Sabbah ile terörist eylemler gerçekleştirmişlerdi.
Cumhuriyet döneminden de Maoist, Marksist Leninst etiketli komünist ideolojiyi ülkemize taşımak isteyen gruplar, terör eylemleri gerçekleştirerek hedeflerine ulaşmak istediler.
Terör örgütü PKK, 15.08.1984 günü Siirt Eruh sonra, Hakkari Şemdinli’de katliamlara başlayarak günümüze kadar ülkemiz genelinde değişik kentlerde terör eylemlerini sürdürdü.
Yakın zamanda Fetullahcı terör örgütü (FETÖ) ordumuz içine saldığı elemanlarını kullanmak suretiyle 15 Temmuz 2016 tarihinde hain darbe teşebbüsünde bulunmuştu.
Ülke içinde terör silahını kullanan unsurlar; iç huzuru bozma, vatandaşın devletine olan güvenini sarsma ve toplumda korku salma yöntemiyle hedeflerine ulaşma amacı güttüler.
Günümüze kadar bu yöntemleri kullanan terörist gruplar, kalabalık ortamda bomba patlatarak, bombalı intihar eylemlerinde bulunarak ve silahlı saldırılarla çok sayıda masum vatandaşımızın ölümüne neden oldular.
Özellikle PKK, 1984 yılında başlattığı eylemlerle askerlerimizle birlikte çok sayıda sivil vatandaşlarımızı da katletti. Hayatını kaybedenler arasında beşikteki bebekten, yaşı ilerlemiş ihtiyarlar ile kamu görevlisi çok sayıda insanlarımız da vardı.
İç terörün arkasındaki gizli güçler ülkemizin yetişkin insan gücünü, ekonomik yapıda üretim yapan tesisleri, vatandaşa hizmet için yapılan yol veya köprüleri hedef alarak teröristlere destek verdiler.
Teröristler ve terörizme destek veren güçler emellerinden vazgeçmiş değiller. Fırsat buldukça huzuru bozmak, vatandaşı korkutmak ve güveni sarsmak amacıyla kirli yüzlerini göstermeye devam ediyorlar.
KOMŞU ÜLKELERDE TERÖR FAALİYETLERİ
Özellikle güney komşumuz Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, farklı amaç edinmiş terörist grupların eylemleriyle bu ülkenin adeta yangın yerine dönüşmesine neden oldu.
11 yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaş sonucu 500 binden fazla insan yaşamını kaybetti, milyonlarca insan yerinden ve yurdundan oldu. 4 milyonu aşkın Suriyeli mülteci olarak ülkemize sığındı, bir o kadarı daha Lübnan, Ürdün ve Avrupa ülkelerinin yolunu tuttu.
ABD ve Rusya, Suriye’de kalıcı bir menfaat elde etme uğruna terörist grupları kullandılar ve kullanmaya devam ediyorlar.
ABD, bir terörist grubu diğerine karşı kullanma, Rusya’da Suriye hükümetine destek verip bu ülkedeki üslerini tahkim edip yeni üsler elde etme, sıcak denizlere inme politikasını sürdürmekteler.
Amerika özellikle PKK’nın Suriye kolu olan PYD ve YPG’ ye destek vermek suretiyle güney sınırımızın hemen yanı başında bir garnizon devlet kurma hedefinden vaz geçebilmiş değildir.
Rusya’da PKK terörünü görmezden gelmek suretiyle, kendi menfaatlerini kalıcı kılma uğruna Beşer Esed hükümetini desteklemeye devam etmektedir.
TERÖRLE MÜCADELEDE DEMOKRASİNİN GÜCÜ
Türkiye’de hükümetimiz güney sınırımızda güvenli bir bölge oluşturmak suretiyle, terörist unsurların yolunu kapatmaya çalışıyor.
Güvenli bir koridor oluşturma yolunda Amerika’nın karşı tavır aldığı, Rusya’nın da ihtiyatlı bir tavırla hareket ettiği bir gerçek olarak dış politikada karşımızda duruyor.
Terörist faaliyetlere geçit vermemek; teröristlerin istismarını önlemek ve terörist unsurları ortadan kaldırmak amacıyla iç politikada demokrasinin tüm kurallarıyla eksiksiz uygulanması önem kazanıyor.
Tüm vatandaşları demokrasinin kanatları altında bir arada tutan, özgürlükçü çağdaş tam demokrasi; terörist unsurların istismar etme politikasının önüne geçecektir.
Ülkemizde teröristlere istismar ortamı sağlayan sosyoekonomik yapısını değiştirerek, Avrupa Birliğine uyum yasalarını değerlendirerek, yabancı ülkelerin PKK ve yandaşı örgütlere verdikleri desteği ortadan kaldırmak gerekiyor.
Elbette PKK etkisiz hale getirilmeli, kanlı yüzü tüm dünyaya sergilenmeli, bu örgüte destek veren ülkelerin gerçek niyeti ortaya konulmalıdır.
Geleceğin güçlü Türkiye’sini inşa etmek, siyasi iktidarların önde gelen görevleri arasında yer almalıdır. Kronikleşmiş sorunları yenme; sosyal, siyasi ve ekonomik yaşamda normalleşmeyi sağlamak amacıyla tam demokrasi yolunda zorunlu adımlar atılmalıdır.
Güçlü Türkiye; tam demokrasi yani evrensel demokrasi yolunda gerekli adımları atmış, ekonomide, siyasette, sosyal yaşamda zorunlu reformları yapmış bir ülke olarak, gelişmiş demokratik ülkeler arasında daha fazla söz sahibi olacak, demokrasi endeksi sıralamasında önde gelen ülkeler arasında yer alabilecektir.
Yorum Yazın