Bir kuğu bir okyanustan diğer okyanusa uçarken dinlenmek üzere bir kuyunun yanına inmişti. Kuyunun içinde bulunan kurbağa seslendi. “ Hey dostum. Sen kimsin? Nereden gelip nereye gidiyorsun?” Kuğu cevap verdi: “Ben bir tek evi okyanus olan, kendi halinde bir kuğuyum” dedi.
Kurbağa ilk defa okyanusu tanıyan biriyle karşılaşmıştı. Ona merakla sordu “Okyanus ne kadar büyük?” Kuğu cevapladı:“ Sonsuz” Bunu duyan kurbağa zıpladı, sonra zıplama mesafesini kastederek “ Bu büyüklükte mi?” dedi. Kuğu “Hayır sevgili kurbağa, okyanus sonsuz büyüklüktedir.” Bunun üzerine kurbağa daha büyük bir sıçrama yaptı. “”Peki bu kadar mı?” “Hayır “cevabını alınca, kurbağa bu kez kuyunun üstünden atladı “Ancak bu kadar büyük olabilir daha fazla olamaz” dedi.
Kurbağanın bütün dünyası kuyu ile sınırlıydı.
Kuğu gülümseyerek cevap verdi “Sevgili kurbağa, senin kuyunu kullanarak okyanusun büyüklüğünü ölçmenin yolu yok”
Dar dünyasında idrak fukarası kurbağa cahillere has bir gururla konuştu: “ Bayım, yalan söylemenin de bir sınırı vardır. Okyanus benim dünyamdan büyük olmaz”
Günlük hayatta dünyası dar, idraki fukara çok kişiyle karşılaşıyoruz. Bunlara gerçeği anlatmak o kadar zor ki. Hatta bunlar aynı zamanda karar merciinde iseler; akıllı olmak, gerçeği bilmek ve dünyanızın geniş olması bir eziyete dönüşüyor.























































Yorum Yazın