Ahmet Hakan

Ahmet Hakan

Mail: lsdkfld@hotmail.com

Falih Rıfkı’dan beri değişmeyen şey

Falih Rıfkı Bey’i pek severim.

Üslubuna, belagatine bayılırım.

Onun “Zeytindağı” adlı eseri, başucu kitabımdır.

*

Falih Rıfkı Bey’in “Gezerek Gördüklerim” adlı bir kitabı da var.

O kitapta yer alan bir bölüm şöyledir:

*

“Fransızların Midilli adasını işgal ettiği haberi İstanbul’a geldiği zaman birçok Türk’ün sözü şu olmuştu: ‘Bakalım İngiltere ne diyecek?.’ Şark âleminde kendini İngiltere’den ilk tedavi eden memleket Türkiye oldu.”

*

Gördünüz mü?

Yüz yıl önce bu memleketin temel hastalığı, “İngiltere hastalığı” imiş.

*

Fransızlar Midilli’yi işgal ettiklerinde...

“Buna karşı bizim bir şey yapmamız, bir şey dememiz gerekir” demiyormuşuz.

Peki ne diyormuşuz?

“Bakalım İngiltere ne diyecek?” diye bekliyormuşuz.

Falih Rıfkı’dan beri değişmeyen şey
 

Doğu’da bu hastalıktan ilk kurtulan Türkiye olmuş.

*

Doğrudur.

Türkiye, Atatürk’le birlikte İngiltere hastalığından kurtuldu ama başka bir hastalığın pençesine düştü.

Şöyle bir hastalığın:

- “Bakalım Amerika ne diyecek?” diye bir hastalığın.

- “Bakalım Biden ne diyecek?” diye bir hastalığın.

*

İçimizdeki bazı muhalifler, bugün hâlâ...

“Biden bastıracak, hükümet perişan olacak, bize de gün doğacak” diye bir beklenti içinde değiller mi?

*

Biden’la yapılan görüşmenin olumlu bir havada geçmesi karşısında...

Nasıl da hayal kırıklığı yaşıyorlar, “Zamanın yarısı tercümeyle geçmiştir” diye nasıl da avunuyorlar, “Ne çıktı ki? Hiçbir somut adım adım yok” diye nasıl da çırpınıyorlar.

*

Bu kafa “Bakalım Amerika ne diyecek?” kafasıdır.

Bu kafa, yüz yıl önce de...

Bakalım İngiltere ne diyecek?” kafasını taşıyordu.

*

Falih Rıfkı Bey’in de dediği gibi, İngiltere hastalığından kurtulduk çok şükür.

Bakalım Amerika hastalığından ne zaman kurtulacağız...

BÜLENT ARINÇ’IN TEK DERDİ CİDDİYE ALINMAK

BÜLENT Arınç, bir yerde konuşma yapmış. Konuşmasında bugünün iktidar biçimini eleştirmiş.

*

Şöyle bir baktım söylediklerine.

Falih Rıfkı’dan beri değişmeyen şey
 

Derinlikli tek bir eleştirel analiz görmedim.

*

Uyuşturucu illetine bulaşmış birinin AK Parti Genel Merkezi’ne bulaşması dışında dişe dokunur tek bir şey söylemiyor.

*

Asıl altını çizdiğim sözleri ise şunlar:

*

“Eskiden birbirimizi tamamlayan bir kadroyduk biz. Abdullah Bey’in eksiğini Bülent, Bülent’in eksiğini Tayyip Bey kapattırdı. Şimdi kimlere kaldı görüyorsunuz.”

*

Bu yaklaşımdan benim anladığım şudur:

*

Erdoğan, Bülent Arınç’ı çağırsa... “Gel, eskiden olduğu gibi seni yetkili bir abi yapalım” dese...

Bülent Arınç, tüm eleştirelliğinden anında vazgeçecek.

*

İnsanız.

Hepimizin zaafları vardır.

Ama bir insan, zaafını bu kadar da belli etmez ki!

Olmaz ki! Bu kadar da olmaz ki!

ARADIĞIM BARİSTAYI BULDUM: İŞTE HAZAR


TEŞVİKİYE’deki Fırın Sokak, son birkaç yıl içinde bohem burjuvazinin bir numaralı dadanma mekânı haline gelmiş durumda. Yeni nesil pizzacılar, yeni nesil kahveciler falan... Özellikle akşam üzerleri iğne atsan yere düşmez.

*

Fırın Sokak’ta yeni nesil kahvecilerden “Sawa”ya gittim. Adının Hazar olduğunu öğrendiğim baristayla ayak üstü bir mülakat yaptım. “Yeni nesil kahve nedir? Zincir kahvecilerden sizin farkınız ne? Kahvenin çekirdeği neden önemli?” falan tarzı en temel soruları sordum.

Falih Rıfkı’dan beri değişmeyen şey
 

*

Basitçe anlatabilen anlamış olandır. Basitçe anlatamayan anlamamış olandır” ilkesi, burada da geçerli oldu. Barista Hazar, tüm sorularıma benim anlayabileceğim basitlikte cevap verdi. Ardından da birkaç kahve tattırdı.

Kendisine “10” üzerinden “10” verdim.

TAKİPÇİ SAYISININ ÇOKLUĞUYLA ÖVÜNMEK

SOSYAL medyada takipçi sayısının fazlalığıyla övünenleri görünce bir acıma duygusu kaplıyor içimi.

*

Vaktiyle Atilla Taş, “Hapse düştüğümde sosyal medyadaki takipçilerimden biri bile yanımda değildi” diyerek...

Sosyal medyadaki takipçi olayının nasıl bir şey olduğunu gayet veciz bir şekilde aktarmıştı.

*

Baktım, Tuvana Türkay isimli sanatçımız da aynı kanaatte.

Falih Rıfkı’dan beri değişmeyen şey
 

Şöyle demiş:

“Çok takipçim var ama başım belaya girse bir tanesi gelmez.”

*

Takipçi sayısının çokluğuyla övünenler, takipçi dedikleri olgunun kocaman bir yanılsamadan ibaret olduğunu bilselerdi, asla övünmezlerdi.

SANA NE DE, GEÇ

- Cadılar bayramı kutlamana laf edene “Sana ne?” de geç.

Falih Rıfkı’dan beri değişmeyen şey
 

*

- Her tarafı yırtık pantolon giymene laf edene “Sana ne?” de geç.

Falih Rıfkı’dan beri değişmeyen şey
 

*

- AKM’den mutluluk duymana laf edene “Sana ne?” de geç.

Falih Rıfkı’dan beri değişmeyen şey
 

ATATÜRK SOPAYLA KOVALARDI

MİNİK çocuklara Atatürk sevgisini aşılamak için düzenlenen trajikomik anaokulu müsamerelerinin görüntülerini görüyorum:

*

Kimi minnacık çocuklara Atatürk resmi önünde secde yaptırıyor, kimi de çarşaf giyip çocukların önünde giysisini çıkarıyor.

*

Bazı durumlar hakkında “Atatürk görse sopayla kovalardı” denir ya...

İşte bunlar, tam buna uygun.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar