Metin Çınar

Metin Çınar

Mail: cinarmetin06@hotmail.com

GENEL EV

“İnanmak, samimiyetle inanmak; yağmur duasına şemsiyeyle gitmektir.”

İnsan, tabiatı gereği, iletişimde bulunmaya muhtaç bir varlıktır. Bu iletişim ihtiyacı, sadece, kendini çevreleyen dünya ile sınırlı olmayıp metafizik alemle de iletişimi içine alır. Çünkü, yüce Yaratıcı’nın var olduğuna dair bir kanaat, insanın tabiatında esasen vardır. İnsan bu duygudan asla yoksun olamaz. Yaratıcı’yı inkar edenler, bu duyguyu bastırmakta ve inatla yok saymaktadırlar. Kaldı ki, insanların çoğu, bu duyguyu, yani Yüce Yaratıcı’nın var olduğunu kabul eden  hissi, taşımakta ve bunu tatmin için kendilerinin kabul ettiği Mabud’lailetişim halinde bulunmaktadırlar. Bu duygunun tatmin edilmesini sağlama ve iletişim için, yanlış mercilere yönelmesini ortadan kaldırma amacıyla yüce Yaratıcı, peygamberlerini ve kutsal kitaplarını göndermiştir. “Allah bir insanla, ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona vahy eder. O, yücedir, hakimdir”

DUA

İnsanın Allah’ı ile iletişimi; Yaratan ile yaratılan münasebeti şeklinde, haberleşme (Vahy ve Dua) şeklinde, itaat şeklinde ve Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak tarzında ahlaki münasebet şeklinde olabilir. Her insan kendine göre bir iletişim yolu bulur. Yaratıcısına yönelerek O’ndan imdat ister. Bu yöneliş, bir ibadet şekli olabilir; veya kurban şeklinde gerçekleşebilir; veyahut sadaka verme, hac etme suretiyle vuku bulur; veyahut ta, doğrudan yalvarış tarzında vücut bulabilir.

İletişim kuldan Yaratıcı’ya doğru olduğu gibi, Yaratıcı’dan kula doğru da olur. İletişimin, bu şekilde, iki taraflı olduğu hususu, Yüce Yaratıcı tarafından ifade edilmiştir. İlahi çağrıda,”Bana dua ediniz, ben de size cevap vereyim.” denilir. Yüce Yaratıcı ile iletişimde bulunmak isteyen kişi, O’nun şefkatini, merhametini, lütfunu, inayetini, ve ihsanını ister, kendisine yardımda bulunmasını talep eder. Yaratıcı’nın gücü, kudreti, in’amve ihsanı, affı ve bağışlaması, sevgi ve rahmeti önceden bilinmiş ve kabul edilmiştir. Herkese yönelik bu hususlar, o anda kul tarafından istenmektedir. Kul, Yaratıcı’sına çağrıda bulunup istekleri konusunda yardım ihtiyacını dile getirmektedir. İşte, bu yardım çağrısına “DUA” diyoruz. İletişim, çağrı veya dua şeklinde, kuldan Yaratıcı’ya doğru gerçekleşmiştir.(Prof. Dr. Hayrani Altıntaş – İslamın Gerçek Yüzü)

SAMİMİYETSİZLER

Küçük kasabanın birinde bir caminin tam karşısında arazisi olan adam, bir genelev inşa etmeye başlamış. İmam ve cemaat buna şiddetle itiraz etmişler. Ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine nasıl bir iş yeri açacağına da yasal olarak karşı çıkamamışlar.

Tüm cemaatin tek yapabildiği şey, imamın öncülüğünde bu genelev için her gün beddua etmekten öteye geçememiş. İnşaat ilerlemiş ve açılışına birkaç gün kala her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonucu genelev yerle bir olmuş. Caminin cemaati bu olaydan duydukları büyük memnuniyeti saklamaya gerek görmemişler.

Genelev sahibi adam, cami imamının ve cemaatin direkt veya endirekt olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddiası ile camiye karşı tazminat davası açmış.

Cami imamı ve cemaat, savcılığa verdikleri savunmalarında bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz etmişler. Bu olayın kendi dualarından dolayı meydana gelmiş olabileceği iddiasını da kabul etmemişler. Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkeme günü geldiğinde hakim dosyayı dikkatle incelemiş ve taraflara dönüp:

– Bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi bilmiyorum, demiş.
Ancak dosyadaki tutanaklara bakarsak ortada tuhaf bir durum var.
-Taraflardan birisi duanın gücüne inanan bir genelev sahibi,
-Diğeri ise duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve cemaat.

Metin ÇINAR 

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar