Yüksel Aytuğ

Yüksel Aytuğ

Mail: hffhsyt@hotmail.com

Habercilikte fark yaratmak

Kim bilir bu köşede kaç kez yazdım, "Gazetecilik merak ve ilgi işidir" diye. Bayram boyunca A Haber muhabiri Mehmet Geçgel'in emeğini izledikçe bu fikrimin doğruluğuna iyice inandım.
Mehmet adeta tek kişilik bir haber timi. Hem drone operatörü hem muhabir hem kameraman. Bayram boyunca canlı yayınlarda gökyüzüne saldığı kameralı drone'uyla en net ve en iyi fikir veren gökyüzü görüntüleri eşliğinde şehrin bayramlık hallerini bize yansıttı.



Sakız çiğnerken merdiven çıkamayanların ülkesinde bir yandan o drone'u idare etmek, diğer yandan akıcı bir konuşmayla olan biteni anlatmak kolay iş değil. Mehmet'e bu yetenek gökten inmedi tabii ki. Kendini geliştirmek ve yaptığı haberlere boyut katmak için kendi kendine drone kullanmayı öğrendi. Maaşından biriktirdiğiyle kendine bir drone satın aldı. Haftalarca çalıştı ve kendini geliştirdi. Sonra da kanalı tarafından üzerine zimmetlenen son derece pahalı bir aracı kullanmaya hak kazandı. Hatta sınır ötesinde yaptığı bir haber sırasında PKK'lı teröristler onun drone'una ateş açtılar.
İnsanın yaptığı işte fark yaratması kadar tatmin edici bir şey var mı?

BU DEFANSLA ZOR
Milli Takım, Avrupa Şampiyonası'ndaki ilk sınavını Gürcistan karşısında verdi. Aslında "Verdi" sözün gelişi. Bütünlemeye kalıp zar zor geçti.
Takımımız genç, dinamik, heyecanlı, arzulu. Ama bir büyük şampiyona için sadece bu kadarı yetmiyor. Hatta bazen dezavantaj oluşturuyor.
Bana göre takımımızın yumuşak karnı savunma. Ama savunmadan kastım sadece defans oyuncuları değil. "Takım savunması" yapmakta zorlanıyoruz. Çabuk hücuma kalkan, iyi kontratak yapan takımlar karşısında çok zorlanacağımızı düşünüyorum. Nitekim grubun en iddiasız takımı Gürcistan kaptığı hemen her topta gol pozisyonuna girdi. Umarım 3-1'lik galibiyet Montella'nın gözlerine perde indirmez de bu zaafımıza bir çözüm üretir.
Şampiyona öncesinde bu sütunlarda "Ne yaparsa Arda yapar" diye yazmıştım. İlk 90 dakika beni doğruladı. Haydi o zaman Portekiz maçı için de bir kehanette bulunayım: Bu maçın kaderini Abdülkerim Bardakçı'nın performansı belirler.

SEN DE Mİ SEZAR?
Bu aralar hem ufkumu hem de genel kültürümü genişleten belgesel kanallarının başında Tarih TV geliyor. Özellikle de Prof. Burak Küntay - Prof. Ahmet Kasım Han ikilisinin sunduğu ve tarihi olaylar ile karakterlerin bilinmeyen yönlerini anlatan Nereden Nereye programını kaçırmıyorum.



Geçen hafta İngiliz Başbakanı Churchill'in hayatını anlatırlarken söz Roma Hükümdarı Sezar'dan açıldı. Meğer Sezar, Mısır'a (muhtemelen Kleopatra ile kırıştırmaya) giderken Akdeniz'de korsanlar tarafından kaçırılarak rehin alınır. Roma'dan istenilen fidye ödenince serbest kalır. Ülkesine döner dönmez özel bir donanma oluşturup o korsanların peşine düşer ve hepsini öldürür. Ancak bu intikamın sebebi, kaçırılmak değildir. Sezar kendi için istenen fidyeyi şanına yaraşır büyüklükte bulmadığı için onları cezalandırmıştır.
Şu kibre bakar mısınız?

Ne demiş?
Değerli okurum Muharrem Akduman bu kez de Esra Erol'daki kaynananın, damadına sitemini not etmiş: "Sen dışarıda evliya, evde eşkıyasın..."

Şeref kürsüsü
Sezen Aksu, Bodrum'daki evini sokak köpeklerine açtı. Bakımlarını sağlamak için de maaşlı bir bakıcı tuttu.



Zap'tiye
Annesi Angelina Jolie, babası Brad Pitt. Ne bekliyordunuz ki?

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar