Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

HAK, HUKUK, ADALET   

Dilimizde sürekli dolaşan ama anlamı kafamızda net olmayan kavramlar vardır. Kavramların anlamını tam bilemiyorsak o kavramlarla oluşturduğumuz düşünceler de bulanık ve belirsiz olur. Kavramların neyi ifade ettiğini eskilerin tabiriyle “Efradını cami, ağyarını mani, mahiyetini muhtevi” olacak şekilde belirleyemezsek anlam oluşturmada ve iletişimde ciddi sorunlar yaşarız.

Bu konu nereden aklıma geldi derseniz.  Youtubeden Dücane Cündioğlu,nun 28 Aralık 2017 tarihinde Ankara Palas’ta “Toz, Toprak ve Devlet” başlıklı konuşmasını izlemiştim. Konuşmasının bir yerinde adaletle ilgili olarak şöyle bir tanımlama getiriyordu:

 “Adalet nedir? İnsanın üç yetisi arasındaki itidale verilen addır. İnsanda eski psikolojide üç özellik sayılırdı. Kuvveyi nutkiye, kuvveyi şeheviye, kuvveyi gadabiye. Yani düşünme gücü, arzu gücü, öfke gücü. İnsanın üç temel gücüdür.  Arzu gücü bitki düzeyinde, öfke gücü hayvan düzeyinde, düşünme gücü insan düzeyindedir. Dolayısıyla eskiler şöyle derlerdi. Kuvveyi nutkiyenin itidali hikmet, kuvveyi şeheviyenin itidali iffet, kuvveyi gadabiyenin itidali şecaattir ve cesaret.  Mecmunun yani üçünün birden itidali ise adalettir. Adaletin ortaya çıkabilmesi için hem düşünme gücünün, hem arzu gücünün hem öfke gücünün itidale erişmesi lazım. İtidalle adalet aynı kökten gelir. “

Adalet tam olarak bu mudur? Yani bu özelliğe sahip kişi adaletli midir? Yoksa insani değerler bakımından tekamül etmiş biri midir.? Cündioğlu'nun tanımı çarpıcı ve güzel olmakla birlikte bu tanım  olsa olsa adaletin sübjektif tarafına ışık tutar. Cündioğlu bir hukukçu değil, bir felsefeci. Bu nedenle olsa gerek ki insan özellikleri ve davranışları bakımından adaleti tasvir etmeye çalışmaktadır.

Oysa devlet yönetiminde adaletin objektif unsurları vardır. Bu unsurlarını sayacak olursak;  haklıya hakkını vermek, suçluya cezasını vermek, eşit durumda olanlara eşit davranmak, farklı durumda olan kişiler arasındaki eşitliği sağlamak için hakkaniyet ve nesafet (kökü insaftır) ilkeleriyle davranmak ve bütün bunları geciktirmeden zamanında gerçekleştirmektir.

Adaletin altında yine iki temel kavram vardır. Hak kavramı ile hukuk kavramıdır. Hak kavramı sübjektif bir durumu, hukuk kavramı objektif durumu ifade eder.  Hak; hukuk düzeni tarafından korunan irade, yetki ve menfaatleri kapsamaktadır. Hukuk kavramı ise kendi içinde iki husus barındır. Birincisi devlet tarafından konulmuş ve yaptırıma bağlanmış kurallar. Buna hukukun yasallık tarafı diyoruz. İkinci unsur ise hayata, vicdana, ahlaka ve evrensel ilkelere uyumlu kurallar. Buna da hukukun meşruluk tarafı diyoruz. Hukukun amacı;  toplumsal ihtiyaçları karşılamak, toplumda düzeni sağlamak ve bir üst değer olarak adaleti gerçekleştirmektir. Hak, hukuk olmadan adalet olmaz. Bu nedenle bu üç kavram birbirinin tamamlayıcı parçası gibidir.

Ülkemizde “Adalet mülkün temelidir.” (Yani devletin temelidir.) sözü mahkeme salonlarında kürsünün hemen arkasında bir slogan gibi yazılı şekilde bulunmaktadır. Madem ki adalet devletin temelidir. O halde bu söz devletin tüm organlarında yazılmalı ve  adalet hakkıyla uygulanmalıdır ki devlet ayakta kalsın.  Devletin temel organları  anayasamıza göre yasama, yürütme ve yargıdan oluşur.  O halde “Adalet mülkün temelidir.”  sözü yasama olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Salonuna, Yürütme olarak Cumhurbaşkanlığı Makamına, yargı olarak da mahkeme salonlarına yazılmalıdır. Çünkü adaletsiz kanunlar çıkarsa, adaletsiz bir şekilde uygulanırsa, mahkemelerin adaletli yargılaması da söz konusu olamaz. Adalet devletin üç ayağından birine şamil olursa bu sözün bir anlamı kalmaz.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar