Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

HUZURUN BİR YOLU DA, HALİNE MÜNASİP BİR HAYAT YAŞAMAK

İcra ve İflas Kanunun 82/12 maddesinde; “Borçlunun haline münasip evi haczedilemez “hükmü vardır. Borçlunun haline münasip evi demekle, kişinin sosyal ve ekonomik durumuyla orantılı ailesinin ihtiyaçlarına uygun olması anlamındadır. Eğer borçlu haline münasip evden daha lüks bir evde oturuyorsa satılır, haline münasip bir ev parası kişiye verilir.

İcra ve İflas Kanunundaki haline münasip ev kavramı bende haline münasip bir hayat yaşamayı çağrıştırdı.

İnsanlar haline münasip hayat yaşamayıp; kazandıklarından fazla harcarlarsa, olduklarından daha zengin görünmeye çalışırlarsa, bilgilerinden fazla alim geçinmeye uğraşırlarsa ciddi sorunlar yaşarlar.

İnsanların olduklarından zengin, bilgili, makam sahibi görünmeye çalışmaları başkalarının ilgisini, onayı kazanmaya yöneliktir. Kendi özdeğerine inanmayıp güvenmeyip "elalem ne der"in peşinden gidenlerdir.

Sohbetlerini beğendiğim Rahmetli Sabri Tandoğan abimiz bir komşusunun halini anlatmıştı.

“Bir komşumuz araba almıştı. Araba, aylarca kapının önünde bekledi. O sokaktan kirli bir su geçiyordu. Her geçen araba o kirli suyu duran arabanın üstüne sıçratıyordu. Bir süre sonra araba, sanki yıllarca kullanılmış, bir kenara atılmış hale gelmişti. Bir sabah evden çıkarken komşuya sordum: “Neden arabayı kullanmıyorsunuz, bir hukuki durum mu var?” dedim. Yanıma yaklaştı, parmaklarını uc uca getirdi, “Sabri Bey,” dedi, “benzin alacak para yok. Hanım istedi diye aldım. Hanım günlerinde arkadaşlarına mahcup oluyormuş... ‘Alalım, bir kenarda dursun, ben yine dolmuşla gelir, giderim’ demişti. Olay bu.” dedi. Bizzat şahit olduğum bir durum bu...”

Bir hizmet içi eğitim programı nedeniyle deniz sahilinde bir otele gitmiştik. Bir akşam tek başıma deniz kenarına oturdum denizi seyrediyorum. Dalgaların sesini duyup iyodunu kokluyorum. Birden otelin güvenlikçisi yanıma geldi. Biraz konuşunca “ Abi Cumhurbaşkanı bize bir güzellik yapar mı?” dedi. "Nasıl" dedim. “Yani bu kredi kartı borçlarına bir af getirir mi?” diye sordu.

Kredi kartları ilk çıktığında herkese vermezler gelir durumuna göre değernldirilir ya verilir ya verilmezdi. Şimdi herkes alıyor. Hesapsızca yapılan harcamalar sonucunda intiharlarin, boşanmaların, cinayetlerın sayısı her geçen gün artıyor. 
Güvenlik şirketi olan bir arkadaşım güvenlik çalışanların çoğunun maaşı kredi kartı nedeniyle hacizde olduğunu söylemişti.

Reklamlarla kışkırtılan istekler, hesapsızca yapılan tüketicilik velhasıl haline münasip yaşanmayan hayatlar hangi kimbilir trajedilerin adresi oluyor?

Bakıyorsun adam asgari ücretle çalışıyor. Evinde içecek çorbası yok ama elinde son model akıllı telefon taşıyor. Neden çünkü başkalarının var, benim niye olmasın diyor. Elalem ne der diyor. Beni yoksul görürler, önemsiz görürler diye bunu yapıyor. Hani “Ata nal çakıldığını görmüş kurbağa da ayaklarını uzatmış” derler ya, onun gibi.

Eskiden haline münasip hayat yaşamayanlara “Halini bilmez, Hasan dağına oduna gider” “Oturduğu ahır sekisi, çığırdığı İstanbul türküsü” “Çöplükte yatıp vezirazam rüyası görünmez” “ Sen garip bir çingenesin neyine gerek gümüşlü zurna” diyerek ayıplanırdı. “Çam sakızı çoban armağanı tabiri ile kişinin haline münsaip bir hediye vermesi anlaşılırdı. Kişi yoksulsa varlıklı insanlar gibi değeri yüksek armağanlar veremez. Onun armağanı küçük bir şeydir. Ama taşıdığı değer büyüktür. Davranışı da takdire değer, diye düşünülürdü.

Günümüzde tükettiğin kadar modernsin, insansın, önemlisin anlayışı kişilerin haline münasip bir hayat yaşamasının önüne geçiyor. İslam kültüründe yer alan tevekkül, kanaat gibi hasletler içimizden silindiği için kişiler haline münasip hayatı yaşamak istemiyor. Oysa eskiden Anadolu insanı “Ağılda kuzu doğunca, yaylada otu biter” “Alllah deldiği boğazı aç komaz” der, rızık konusunda tevekkül gösterirdi. Gösteriş amaçlı her davranışı riya ve görgüsüzlük olarak görürdü.

Huzuru yakalamanın en önemli yolundan biri de, halimize münasip hayat yaşamaktır, unutmayalım.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar