Mahmut Övür

Mahmut Övür

Mail: hygjh@hotmail.com

İmamoğlu neden DEM’e sarılmak zorunda kaldı?

Rahmetli Süleyman Demirel'in "Siyasette 24 saatte çok şey değişir" sözünü CHP, daha doğrusu Ekrem İmamoğlu ile DEM Partisi bir kez daha doğruladı. DEM Partisi, "en güçlü ismi" Meral Danış Beştaş'ı İstanbul Büyükşehir adayı göstermesine rağmen listelerin verilmesine 5 gün kala tekrar başa döndü ve İmamoğlu ile ittifak yaptı.
CHP'nin yani İmamoğlu'nun Esenyurt adayını çekmesi bunun sadece ilk işareti. Arka planda nasıl pazarlıklar yapıldığı henüz tam olarak bilinmiyor ama şu biliniyor; İstanbul'da İmamoğlu'nu ciddi bir kaybetme korkusu sardı.
Tablo çok açık, İmamoğlu ölüm kalım savaşına çevirdiği İstanbul seçimlerini kazanmak için her yol mubah demeye hazır bir siyasetçi. Kendisini o noktaya taşıyan Kılıçdaroğlu'nu "hançer"lediği gibi, cumhuriyeti kuran 100 yıllık CHP'yi de hallaç pamuğu gibi dağıttı. Ne parti içi demokrasi kaldı ne gelenek ne de ilke. Yılmaz Büyükerşen'den Tunç Soyer'e, Gürsel Tekin'den Alper Taşdelen'e, Battal İlgezdi'den Şükrü Genç'e 40-50 yıllık partililer ya isyan etti ya da istifa.
Üç dönemlik belediye başkanlarını veya her makama gelip iz bırakmayan ünlü CHP'lileri bir yana bırakıyorum, bir veya iki dönem hem de başarılı belediye başkanlığı yapan isimler bile aday yapılmadı. Bu bir yanıyla parti içi muhalefet istemediğini gösterirken diğer yanıyla da kaybetme korkusuna işaretti.
Buna İstanbul'da güçlü rüzgar estiren AK Parti ve Cumhur İttifakı adayı Murat Kurum korkusunu da eklemek gerekiyor.
İşte bu tablo esas olarak İmamoğlu'nu tekrar DEM'e götürdü ve DEM'in ipine sarılmak zorunda bıraktı. Artık DEM ne dese o olacaktı.
Aslında DEM de zaten Kandil korkusuyla geri adım almak için bahane arıyordu. Bu yüzden İmamoğlu'yla Esenyurt'tan Mersin ve Adana'ya uzanan yeni bir ittifak yapması kendi tabanı dışında çok da şaşırtıcı olmadı.
Aslında DEM'in İzmir adayını açıklamaması da CHP'yle ittifaka kapılarını kapatmadığını gösteriyor. Bu durumda DEM'in İstanbul adayını çekmesi bile mümkün.
Zaten Esenyurt, Küçükçekmece, Arnavutköy ve Adalar gibi ilçelerde CHP'yle ortak hareket etme ihtimali, "güçlü aday" da olsa Beştaş'a oy verilmeyeceği, adaylığı sürse bile göstermelik olacağı anlamına geliyor.
Aday listelerinin YSK'ya verilmesine sadece 1 gün var. Birkaç günlük itiraz süresini de eklersek içinde bulunduğumuz hafta siyaseten çok şeye gebe.
Eski bir HDP'li siyasetçi gelinen noktaya şöyle yorumluyor:
"DEM yine Batı'da CHP'yle ittifak siyaseti izleniyor. Bu siyaseti İmamoğlu ve Kandil zorladı. İmamoğlu'nun kazanmak için oya, Kandil'in de kavgayı Batı'ya taşımaya ihtiyacı var. Kandil bu kavgayı CHP'yi yanına çekerek yürütmek istiyor. Böylece CHP DEM'leşirken, DEM'de CHP'lileşecek..."

***


ALKIŞI HAK EDENLER!
Her partide az çok oluyor ama CHP'de bu kez aday yapılmayan çok daha fazla insanının istifasını veya isyanını gördük. CHP eşbaşkanlarının süreci kötü yönettikleri çok açık. Ancak ortada başka bir tuhaflık da var. En tuhaf olanı da son güne kadar bekleyip, hatta eşbaşkanlara övgüler dizip, aday olmadığını açıklayanların zehir zemberek açıklamaları.
Siyaset böyle kötü örneklerle dolu değil tabii... Çok sayıda iyi örnek de var. Önceki gün AK Parti'nin rekor oy aldığı İstanbul'un Arnavutköy ilçesinde yeni belediye başkan adayı Mustafa Candaroğlu'nun projelerini tanıtım toplantısını izledim. Projelere geçmeden yaşanan sahne siyaset adına umut vericiydi. İlki belde belediyesi olmak üzere 4 dönem başkanlık yapan Haşim Baltacı kürsüye çıktı, önce yaptıklarını ve şehrin çehresini değiştiren projelerini anlattı. Sonra da sözü yeni başkan adayı Candaroğlu'na getirerek şunları söyledi:
"Bu bir hizmet yarışıdır. Bayrağı şimdi ilçe başkanımız olarak birlikte çalıştığım Mustafa Candaroğlu'na devrediyorum. Ne zaman ihtiyacı olursa desteğe hazırım ve yanında olacağım."
Salona dönüp baktım, tıklım tıklım salon ayakta alkışlıyordu.
Sizce de alkışı hak etmiyor mu?

***


ALTIN MADENCİLİĞİ VE LOBİLER
Erzincan İliç'teki altın madeni sahasında 9 insanımızın toprak altında kalması ülkeyi derinden üzdü ve bir kez daha madenciliği ve maden sahalarında yaşanan kazaları gündeme taşıdı. Kazanın neden ve nasıl olduğuna ilişkin yargı süreci başlatıldı ve sonucunu göreceğiz. Kurtarma konusunda ise başta İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar olmak üzere devlet bütün gücüyle orada ve çalışıyor. AFAD Başkanı Okay Memiş, bölgeye 3 bine yakın kurtarma ekibi geldiğini, yüzlerce araç gereçle çalışmaların yürütüldüğünü açıkladı.
Ortada acı bir tablo var ve bu tablonun sorumluları da mutlaka bulunmalı ve yargı önüne çıkartılmalı. Ancak her maden kazası gündeme geldiğinde ihmallerden daha çok madenciliğe karşı akıl almaz bir kampanya başlatılması o canların kaybı kadar ürkütücü.
Özellikle de altın madenciliğine karşı... Bunu yakın tarihimizden de biliyoruz. Türkiye 2 binli yıllara kadar altın madenciliği yapılmayan bir ülkeydi. Oysa Türkiye'nin 8 bin ton civarında altın rezervi var. Başlangıçta az olsa da son 5-6 yılda ortalama 40 ton üretecek noktaya gelindi. Komik bir rakam. Altın ithalatımız ise yılda 160-170 ton civarında. Altın, bütçe açığındaki en büyük kalemlerden biri.
Ama üretemiyoruz. Çünkü çok ciddi iç ve dış engeller var. Bu konuda Almanya eksenli altın lobisi çok etkili. Daha önce de yazdım rahmetli Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun, "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" kitabını yazdıktan bir yıl sonra öldürülmesi bu iddianın hiç de hafife alınmaması gerektiğini gösteriyor. İşin içinde FETÖ'den eski Gladyo unsurlarına uzanan karanlık ilişkiler ağı var.
Bu gerçeği madencilik alanında önemli adımlara imza atan eski Enerji Bakanı Berat Albayrak"Burası Çok Önemli" kitabında "müdahale varsa oyun vardır" diyerek şöyle özetliyor:
"Altın meselesinde çok ciddi bir yabancı lobinin dezenformasyonu ile karşı karşıya kaldık. Zaten maden ve enerji meselesinde ne zaman ülkemiz faydasına olacak bir adım atsak, belli amaçlar doğrultusunda fonlanan kuruluşları karşımızda gördük. Hemen arkasından da karalama kampanyaları, itibar suikastları ve iftiralara maruz kaldık."
Gerçekten de İzmir ve Çanakkale'den Erzincan'a Fatsa'dan Ağrı'ya madencilik yapılan her yerde aynı kara kampanyalar bugün olduğu gibi hep devrede.
Bu işte bir gariplik yok mu?
Konuya devam edeceğim.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar