Mahmut Övür

Mahmut Övür

Mail: hygjh@hotmail.com

İnce ve Ağıralioğlu ne yapacak?

Siyasette derin bir yarılma yaşanacağı, partileri de çok temel bir tercihle karşı karşıya bırakacağı kaçınılmazdı.
Son döneme damgasını vuran "milli ve küreselci" ayrışmasından söz ediyorum. Her partinin, hatta her sivil yapının içinde böyle bir ayrışma var ve tartışılıyor. Bildiğimiz klasik sağ-sol ayrışması biraz gerilerde kaldı. Adını koymasalar da bugün yedili koalisyon partileri içinde yaşanan krizlerin asıl nedeni de bu. Masayı oluşturan sağlı sollu 6 parti, uzun zamandır bu ayrışmayı "hukuk-demokrasi-uzlaşma" kılıfıyla gizlemeye çalışsa da HDP'nin masaya dahil edilmesi bunu açığa çıkardı.
CHP'lilerin deyimiyle HDP masayı "enfekte" etti.
Aslında öteki partilerin küresel güç merkezleriyle ilişkileri HDP'den çok da farklı değil. Ancak HDP'nin, küreselcilerin açık destek verdiği terör örgütü PKK'yla ilişkisi bu gerçeği çok daha net biçimde ortaya koydu ve masada kriz çıktı.
Masayı kuran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun işi bu nedenle hiç kolay değil. Sonunda CHP'den ayrılmak zorunda bıraktığı, ötekileştirdiği Muharrem İnce'ye muhtaç oldu.
İnce'nin milli meselelerdeki tutumu giderek yeni bir cazibe merkezi olurken, ittifak ortağı İyi Parti'yi de Yavuz Ağıralioğlu'nun yine "milli" hassasiyet taşıyan çıkışları sarstı. Bu yüzden bu iki siyasi aktörün ne yapacağı hem 7'li Masa'yı, hem de kendi siyasi geleceklerini yakından ilgilendiriyor.
İnce'nin nasıl karar vereceğini göreceğiz. Mahalle baskısı altında kalıp CHP'ye ve 7'li koalisyon masasına mı dönecek yoksa kendi yolunu mu seçecek? İkinciyi tercih edeceğini düşünüyorum. Dün Kılıçdaroğlu'nun yüzüne karşı, "Menfaat değil ilke ittifakı olmalı" demesi de bunu doğruluyor.
Tersini yapar ve masaya dönerse işi biter. Savrulan CHP'ye karşı İnce'nin önünde yeni bir alternatif oluşturma şansı var, bunu değerlendirip partileşirse kalıcı olur.
Benzer bir fırsatı Ağıralioğlu da yakalamış durumda. Biraz geç de olsa nihayet kararını vererek partisinden istifa etti. Bir anlamda doğru eleştirilerinin gereğini yerine getirdi.
Şimdi önünde istifa konuşmasında dile getirdiği ilkesel eleştirilerinin gereğini yapıp yapmayacağı duruyor. Onlardan birinin altını özellikle çizdim:
"Devlet başkanlığı hedefini bir şantaj haline getiren birtakım maddeleri Türk milletine dayatan münasebetsizliğin önüne geçmeliyiz."
Hem "şantaj"dan hem de "Türk milletine dayatılan münasebetsizlik"ten söz ediyor.
Peki, bunları kim dayatıyor? Eski arkadaşlarının da içinde olduğu 7'li Masa.
Peki, Ağıralioğlu tek başına bir siyasi aktör olarak bunun ne anlama geldiğini "milletine" anlatmayacak mı? İçeride kalan arkadaşlarının susmasına ne diyecek?
Hakkını yemeyelim, giderayak geride kalanlara "kudret" dilediğini hatırlatalım:
"Haklarını ihlal etmem ama onlara kudret dilerim."
Geride "kudretli" kaç kişi kaldığını, şantaj karşısında susup susmadıklarını göreceğiz.

***


DOĞANIN ANNELERİ
Siyaset ne kadar öne çıkarsa çıksın, devletin ve toplumun gündeminde öncelikle asrın felaketi var. İyi ki de var. Yaşanan derin acılar ancak paylaşılarak azalır. Bölgede Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bir yandan yeni konutların temelini atarken, sosyal çalışmaları da ihmal etmiyor. Bakanlığın himayesinde tıpkı Sıfır Atık Projesi gibi insanın içini ısıtan yeni bir proje daha devreye girdi; Doğanın Anneleri... Şehrin öncü ve aktif kadınlarının yer aldığı yeni bir sivil hareket bu. Amacı da yıkılan şehirleri kadın eliyle canlandırmak.
Bugün Doğanın Anneleri gönüllüleri ilk kez Gaziantep'in Nurdağı ilçesindeki bir konteynerde sanatçı Hülya KoçyiğitBakan Murat Kurum ve eşi Şengül Kurum'un da katılacağı bir etkinlikte depremzedelerle buluşuyor.
Depremzedelere el uzatan herkese teşekkürler...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar