Osmanlı Devleti döneminde kimlik anlamındaki nüfus belgesi çizgili kâğıda basılmış tek yapraktan oluşuyordu. Nüfus belgesi büyük bir kâğıt olduğu için katlanarak feste taşınır ve muhafaza edilirdi. Kafada taşındığı için halk arasında nüfus belgesine kafa kâğıdı adı verilmişti. Kafa kağıtları 1887 yılında sadece yetişkin erkeklere veriliyor, kadın ve çocuklara verilmiyordu.
Cumhuriyet döneminde nüfus belgesi olan kafa kâğıdı nüfus cüzdanına dönüştü. Cüzdan şeklindeydi. Karton kapağı ve içinde sayfaları vardı. Artık kadın, erkek ve çocuk herkesin bir nüfus cüzdanı vardı. İçinde daha ayrıntılı bilgiler yer alıyordu.
Şimdiki nüfus belgesi ise tek bir karttan oluştuğu için adı kimlik kartı olarak geçmektedir. Dijital özelliklere sahip. Artık bir de kimlik numaramız var. O numarayı söylemeden kargoyla gelen Nasreddin Hoca kitabını bile alamazsınız.
Kafa kağıdımız değişti ve dijital özelliklere sahip kimlik kartına dönüştü. Ama kafamız değişti mi? Kadınlara, çocuklara kimlik kartı verildi ama hala kimlik kartlarını kafa kâğıdı gibi düşünmüyor muyuz? Günümüzde kadınlar ve çocuklarla ilgili tartışmalar hala kafa kâğıdı dönemini hatırlatmıyor mu?
Kimlik kartımız dijital ama kafamız dijital çağı yakalamış mıdır?
Kafalarımız değişmediği sürece hayatımız değişmeyecektir.
Yorum Yazın