Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

Marifet iltifata tabi midir?

Son günlerde değerli dostum Adem Konan’la Mogan gölü etrafında hem yürüyor hem edebiyat sohbeti yapıyoruz.

Sohbetin bir yerinde şairlerin, sık sık” Marifet iltifata tabidir” sözünü vurguladığından bahsetti.

Günümüzde atasözü olarak kullanılan bu söz esasında Muallim Naci’nin (1849-1893) yazdığı bir beyittir.  Sözün aslı: “Marifet iltifata tabidir /Müşterisiz meta zayidir.”

Atasözü veya aforizma olarak söylenen bu tür sözler, zamanla bağlamında koparak gerçek anlamlarının dışında kullanılmakta ya da uygun olmayan bir şekilde genelleştirilmektedir. Doğruluklarını peşinen kabul ederek bu sözleri zihnimize yerleştirdiğimizde yanlış düşüncelere kapılıyoruz.

Bu sözü günlük dilde başarılı insanlar desteklenir, takdir edilir ve övülürse daha iyi işler yapar anlamında kullanılmaktadır.  Bu anlamda kullanım kısmen doğrudur ama izaha muhtaç tarafları vardır.

Marifet ve iltifat kelimesi Arapçadır. Marifet; ustalık, hüner, uzmanlık, bilim, bilgi anlamında kullanılmaktadır. İltifat ise günlük dilde; Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, tatlı davranma, ilgi gösterme, rağbet etme anlamında kullanıyor isek de etimolojik anlamı ise yüzünü çevirerek bakmaktır.

Dolayısıyla marifet iltifata tabidir sözünün gerçek anlamı; kişinin yaptığı işe yüzünü çevirmesi, ona odaklanması yani kendini işine vermesi anlamındadır. Bu bir iç motivasyondur, bizi  dış faktörlerden bağımsız olarak bir şeyler yapmaya iten güçtür. Gerçek başarı ve marifet iç motivasyondan doğar. Dış motivasyon ise kişinin dış etkenlerle (örneğin bir kişinin iltifat etmesiyle) harekete geçmesidir. Bu ise kontrolümüz altında olmayan, sürdürülemez bir durumdur.  Konuyla ilintili olarak Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Eğer, şunun bunun teveccühünden kuvvet almaya tenezzül ederseniz, halinizi bilmem, fakat geleceğiniz çürük olur.” Şeklinde bir sözü vardır. Bu sözle dış motivasyona değil iç motivasyona vurgu yapılmıştır.

Eğer “Marifet iltifata bağlıdır.” sözünü günümüzdeki anlamda kullanırsak yanlışa düşeriz. Birçok bilim adamı, yazar, şair, sanatçı kendi çağında hiç ilgi ve itibar görmemiş, takdir edilmemiş ve değeri anlaşılmamıştır. İltifat görmedikleri için bu kişileri marifetsiz mi sayacağız?

Dışardan iltifat gibi görünen etkilerin marifet sahibini sınırladığı hatta geriye götürdüğü de söylenebilir. Adem Konan bir anısını anlatarak buna örnek vermişti. Bir gün bir arkadaşıyla gezerken Trabzon hurması satan bir seyyar satıcıdan hurma almak istemiş. Meyvecilikle ilgili olan arkadaşı hurma almasına engel olmuş. Sebep olarak hurmayı hem olgunlaştırmak hem de sarartmak için ilaç kullanıldığını, meyvenin doğal halinin bozulduğunu anlatmış. Arkadaşına merakla sormuş “Zararlı olduğunu bile bile bunu neden yapıyorlar?” Çünkü demiş arkadaşı, “Öbür türlüsüne müşteri itibar etmiyor, ilgi göstermiyor, üretici ve satıcı da bu nedenle böyle davranıyor.”

Başarının sinemada gişe rekoruyla belirlenmesi Recep İvedik filmlerini ortaya çıkarıyor. Halkın ilgisi iltifatı gerçek marifeti geri plana itebiliyor.  Bir kitabın çok satması başarı olarak algılanınca hiç işe yaramayan kitapların reklam, imaj ve pazarlama yöntemleriyle çok satması sağlanıyor. Artık yönlendirilen ilgi ve iltifatlarla gerçek yazarlar görünmezken, içi boş kitaplar çok satabiliyor, boş yazarlar itibar görebiliyor.

Nobel edebiyat ödülü alan yazarlarla ilgili yapılan bir araştırmada bu yazarların bir daha ödül aldıkları eser kalitesinde kitap yazamadıkları ortaya çıkmış. Çünkü ödül almakla yazar ilgi ve iltifatın zirvesini o kitapta görünce sonrasında o eserini taklit ediyor ve özgün eser veremiyorlar. Ödül adı altındaki iltifat, marifetleri bu şekilde kısıtlayabiliyor.

Velhasıl “Marifet iltifata tabidir” sözünü gerçek anlamında bir iç motivasyon olarak kullanırsak doğru sonuca gideriz.  Fakat başarımızı başkalarının iltifatlarına bağlarsak, yani dış motivasyona bağımlı olursak, bu çoğu zaman bizi yanıltır ve hayal kırıklığına uğrarız.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar