Abdulkadir Selvi

Abdulkadir Selvi

Mail: dfdkgjdlgk@hotmail.com

Muhalefet neden umut olamıyor

AK Parti’nin 20 yıllık iktidarında ilk kez bu kadar yüksek bir enflasyon yaşanıyor. Hayat pahalılığı ilk kez bu kadar geniş kitleler tarafından hissediliyor.

Pandemi ve Ukrayna Savaşı nedeniyle yüksek enflasyon dünyada rekor kırıyor. Şimdi o tartışmalara girme niyetinde değilim. Benim dikkat çekmek istediğim nokta farklı. Ekonomik sorunlar muhalefet açısından avantajlı bir tablo ortaya koyuyor. AK Parti şimdiye kadar toplumun refahını artırdığı ve daha iyi bir gelecek sunduğu için girdiği tüm seçimleri kazandı. İlginç olanı bu kez de yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen yine seçimi kazanmaya en yakın parti olarak çıkıyor. Anketler, AK Parti oylarında bir dönem yaşanan gerilemenin tersine döndüğünü gösteriyor. AK Parti oylarında büyük bir düşüş yaşanmadı. Ama bir erime söz konusuydu. Hayat pahalılığı sorunu çözülemediğine, enflasyon yıllık yüzde 69.97 çıktığına göre, AK Parti oyları küçük oranlar halinde de olsa neden yeniden yükselişe geçti?

Optimar’ın mart ayı araştırmasına göre ekonomi ve işsizliğin yüzde 72.9 olduğu bir dönemde muhalefetin oyları neden bir türlü beklenen sıçramayı yapamadı?

ANKETLER NE DİYOR

Yine Optimar’ın anketine göre ‘Bu sorunu sizce hangi parti çözer?’ diye sorulduğunda ankete katılanların sadece yüzde 23.8’i ‘CHP’ yanıtını veriyor. Oysa CHP’nin oy oranı yüzde 25-26 bandında seyretmiyor mu? Demek ki CHP seçmeninin bir bölümü dahi ekonomiyle, işsizlikle, hayat pahalılığıyla ilgili sorunları CHP’nin çözeceğine inanmıyor. Zaten CHP çözer diyenlerin oranı yüzde 23.8’de kalıyor. Bunların önemli bir bölümünün partiye bağlılık nedeniyle bu yanıtı verdiği kuşkusuz.

CHP ve İYİ Parti dahil olmak üzere 6’lı masanın tamamını topladığımızda ise yüzde 34.1’e ulaşıyor.

NEDEN ‘AK PARTİ’ DİYOR

Yaşanan sıkıntılara rağmen halkımızın büyük çoğunluğu çözümü yine AK Parti’de görüyor. Ankete katılanların yüzde 33’ü ‘Bu sorunu AK Parti’ çözer diyor.

Neden ‘AK Parti çözer’ diyor? AK Parti ile ilgili verileri mercek altına aldığımızda şu oranlar çıkıyor:

- Yüzde 18.5’i çözüm odaklı buluyor.

- Yüzde 17.2’si tecrübeli ve istikrarlı buluyor.

- Yüzde 16.3’ü liderine güveniyor.

- Yüzde 15.6’sı başarılı buluyor.

MUHALEFET NEREDE KAYBEDİYOR

1- Muhalefet şimdiye kadar toplumun sorunları karşısında ikna edici çözüm önerileri geliştiremedi.

2- Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’den başka bir öneri geliştiremediler. Sistem önerisi ise toplumda bir heyecan dalgası oluşturmadı.

3- Kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı tartışmasının ötesine geçmediler. Tüm hedeflerinin cumhurbaşkanı olmak olduğu algısının oluşmasına hizmet ettiler.

4- 6’lı masa, topluma geçmişteki çok partili koalisyon görüntülerini hatırlattı.

ALİ BABACAN’IN TESPİTİ

‘Muhalefet neden güven vermiyor?’ sorusuna yanıtı ise 6’lı masada yer alan Ali Babacan “6 genel başkan ayrı ayrı şeyler söylüyor. Böyle bir tablo güven oluşturabilir mi? Mümkün değil” diyerek vermişti.

Sorun tam da bu noktada. Yani muhalefetin topluma güven vermemesinde düğümleniyor.

UYSAL’IN TWEET’LERİ

Gültekin Uysal’ın, cumhurbaşkanı adaylığı kriterlerini sıralarken, ”20 yıllık AK Parti döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak” vurgusu Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun hop oturup hop kalkmasına neden olmadı mı?

MUHALEFETE GÜVEN SORUNU

Ancak cumhurbaşkanı adaylığı konusunda Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş birbirini devre dışında bırakmak için her türlü fırsatı kolluyorlar.

6’lı masada hiçbir parti diğerine güvenmiyor. Birbirlerine çelme takıyorlar.

Siyasette en önemli gösterge güvendir. Siz birbirinize güveneceksiniz ki millet de size güvensin. Umut bağlasın.

Çok uzağa gitmeye gerek yok. Bir fotoğraf üzerinden Ekrem İmamoğlu’nun kendi mahallesinde maruz kaldığı linç dahi, toplumu ürkütmeye yetti. Muhalif kitlede umudun değil, umutsuzluğun artmasına neden oldu. Seçimlere 1 yıl kala muhalefetin umut olarak gördüğü isimler, kendi kitlelerinden kopmaya başladılar.

REHAVETE YER YOK

Muhalefet, konjonktürün kendine sunduğu fırsatı değerlendiremedi. Rüzgâr tersine dönmeye başladı. Yukarıdaki veriler muhalefetin, hiçbir çözüm üretmeden ‘Nasıl olsa bu ekonomi Erdoğan’ı götürür, bizi getirir’ diye beklemesinin 2023 seçimlerini kazanmasına yetmeyeceğini ortaya koyuyor.

CHP’DE İMAMOĞLU KRİZİ BÜYÜYOR

İMAMOĞLU’nun Karadeniz gezisindeki bir fotoğraf karesi üzerinden başlayan tartışma CHP Genel Merkezi’ne sıçradı. Bu işin bir krize dönüşmesi için Murat Ongun ve Ekrem İmamoğlu ikilisinin ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını söylemeden geçemeyeceğim. Daha önceki krizleri “Kol kırılır yen içinde kalır” anlayışıyla aşmayı başardılar ama bu kez tersi oldu. Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ında, “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti” deniliyordu ya, Ekrem İmamoğlu da “Bir gün bir fotoğraf çektirdim. Siyasi hayatım değişti” noktasına geldi.

Öyle ki İmamoğlu’nu “Bugünün Atatürk”ü ilan eden Athena Gökhan bile, “Ben bu otobüsten inerim arkadaş!” demek zorundu kaldı.

Tekrar CHP’deki İmamoğlu tartışmasına dönecek olursak.

MYK toplantısında İmamoğlu’nun gezisine dönük tartışmaları bildiğim için Kılıçdaroğlu’nun, CHP grubundaki, “Ortadoğu’ya barış getireceğiz” sözlerini dinlerken, ağzımdan gayri ihtiyari olarak, “Sen önce CHP’ye barış getir” sözleri çıktı.

MYK’da Kılıçdaroğlu’nun önünde İmamoğlu’nun Karadeniz gezisiyle ilgili bir tartışma yaşanıyor. “Bu gezi cumhurbaşkanı adaylığının ilanıdır” diyen parti yöneticisine, diğeri “Kendisi öyle olmadığını açıkladı” diye karşılık veriyor.

Ardından fotoğraf karesi içinde yer alan gazetecilere ve gezinin finansmanına ilişkin eleştiriler yöneltiliyor. Kılıçdaroğlu bu tartışmaları sessiz bir şekilde izlemekle yetiniyor.

KILIÇDAROĞLU’NUN NAGEHAN ALÇI’YA VEFASIZLIĞI

MYK’daki tartışmalar sırasında Kılıçdaroğlu’ndan Nagehan Alçı konusunda bir tavır koymasını beklerdim. Çünkü Nagehan Alçı“CeHaPe zihniyeti” isimli belgeselde Kılıçdaroğlu’nu CHP’deki zihniyet devrimini gerçekleştiren kişi olarak tanımlamıştı.

Nagehan Alçı, belgesel yayınlandıktan sonra gelen tepkilere rağmen, “Kemal Kılıçdaroğlu’nu izleyince bir kez daha o tespitimin haklılığını anladım. CHP Vatikan’dır ve Kemal Kılıçdaroğlu da Vatikan’ın başına gelmiş reformcu bir Papa’dır” demişti. Nagehan Alçı’yı linç etme yarışının yaşandığı bir sırada Kılıçdaroğlu’ndan aynı yürekliliği beklerdim. Çünkü vefa onu gerektirirdi...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar