Mevlüt Tezel

Mevlüt Tezel

Mail: dfdklggl@hotmail.com

Muhalif medyadan mı olmak gerekiyor?

AHaber muhabiri Halil İbrahim Uğur'a Hatay'da kalıcı konutların inşasına ilişkin haber yaparken arabayla geçen bir şahıs, "Yalan söylüyorsunuz" diye sataştı.
Uğur da "Yalan söylediğimizi bir kere kanıtla" dedi. Adam bir şey söylemeden yumruklu saldırıya geçti. Saldırganın arkadaşı da olaya karıştı.
Uğur yaralandı, gömleği kanlar içinde kaldı ve hastaneye kaldırıldı.
Depremzedeler için yapılan kalıcı konutların haber yapılmasından bile rahatsızlar! Bu nasıl bir kin ve nefret duygusudur anlamak mümkün değil!
Uğur, deprem ve sel gibi doğal afetlerde olay yerine anında giden, yardıma muhtaç insanların durumlarını, sorunlarını haberleştiren başarılı bir basın emekçisi. Ve bu tür saldırılara alışık.
Asıl trajik olan da Sabah ve A Haber başta olmak üzere Turkuvaz Grubu gazetecilerinin bu tür sözlü ve fiziksel saldırılara artık alışmış olmaları!
Seçim dönemlerinde bu saldırılar daha da artıyor. Emin olun birçok saldırı girişimi de Turkuvaz çalışanlarının soğukkanlı yaklaşımlarıyla büyümüyor, kimsenin haberi olmuyor!
Genelde yazarlar ve yorumcular ön plandadır ama asıl haberi, gündemi sahadaki muhabirler belirler.



KINAMA YOK!
Eminim devlet yetkilileri bile haberlerin hangi şartlarda hazırlandığının farkında değildir. Bu iş sosyal medyadan tweet atmaya benzemiyor!
Muhabirlerin işi gerçekten zor lakin gazetecilerin haklarını savunan sendika, cemiyet ve derneklerden bile destek görmüyorlar.
Bu son saldırıyla ilgili gazeteci cemiyetleri ve sendikalardan bir kınama veya tepki var mı diye baktım. Dün bu yazıyı yazdığım öğle saatlerine kadar bir açıklama görmedim.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) bile açıklama yapmamıştı. TGC bazen olay büyürse birkaç gün sonra açıklama yapıyor. O zamanda kınama yayınlamanın bir anlamı kalmıyor.
Gazeteci haklarını, basın özgürlüğünü savunan sosyal medyadaki hesaplardan da saldırıyla ilgili bir tepki ve yorum göremedim.
Ağızlarından gazeteci haklarını düşürmeyenlere basit bir sorum olacak:
Bu tür saldırılara tepki gösterilmesi ve mesleki dayanışma sergilenmesi için saldırıya uğrayan muhabirin muhalif medyadan mı olması gerekiyor?

***


İNDİRİMDEN AL, PAHALIYA SAT!
Kozmetik ve bakım ürünleri satan firmalar zaman zaman indirim kampanyaları düzenliyorlar. Bazıları bu ürünleri stokluyor. Hadi bunu normal karşılayalım.
Peki, indirimden alınan ürünlerin ikinci el satış uygulamasında orijinal fiyatından daha pahalıya satılmasına ne demeli?
Bunu yapan genç bir kadın sosyal medyada deşifre olunca kendini şöyle savundu:



"Ben bunun için saatlerce kuyrukta bekledim kârım olmalı bence. Kargo ücreti 25 TL, dolap komisyonu (satış yapılan sitenin komisyonu) 15 TL, 25 TL benim kârım." Genç kadının kuyrukta beklemeyi kâra dönüştürmesini haklı bulan var mı?
Bence indirimdeki bir üründen 20-30 tane alıp bunu daha pahalıya satmak o indirimden faydalanmak isteyenlerin hakkını gasp etmek oluyor!
Önemsiz bir olay gibi algılamayın. Böyle indirimdeki ürünleri topluca alıp satan bunu meslek haline getiren birçok insan var.
Böylece indirim yapılan ürünler bile vatandaşa zamlı olarak dönüyor! Sadece kozmetik değil, birçok ürünü aklınıza getirin!
İndirimli ürün stoklayıp, pahalıya satmanın bile enflasyona kötü etkisi olabilir!

***


POŞETİN DEVAMI GELMELİ!
İngiltere'de satıcıların, paket servis restoranlarının ve diğer ikram servislerinin plastik çatal, bıçak, kaşık, strafor tabak ve kâseleri kullanmaları yasaklandı.
Ancak önceden paketlenmiş ve hazır gıdalarda kullanılan plastikler yasak kapsamında değil.
Öte yandan İngiltere'de halkın yüzde 73'ü paket servis kutularında da plastik kullanımının yasaklanmasını istiyor. Yani yeni yasak yeterli görülmedi.



Aslında paket gıdalarda plastik kap, çatal vs. yasaklanması teknik bir mesele. Bunun maliyetini kimin üstleneceği belli değil. Bu noktada yeme içme kültürünün değişmesi de gerekiyor.
Her şeye rağmen İngiltere hükümeti doğayı koruma adına önemli bir adım attı.
Türkiye'de plastik poşetlerin parayla satılmasının faydasını gördük. Ama bu kaçınılabilir plastik atıkları ortadan kaldırmada küçük bir adımdı. Devamı gelmedi! Turizm ülkesiyiz, doğamızı daha iyi korumalıyız. Bu noktada tek kullanımlık plastikleri yasaklamak önemli bir adım olur.

***


ROBİN HOOD AĞACINI KESMENİN CEZASI
İngiltere'de tarihi Hadrian Duvarı'nın yanında bulunan ve filmlerde sahne aldığı için simge yapı kabul edilen Sycamore Gap ağacı 16 yaşında bir erkek çocuk tarafından kesildi.
Bu ağacı 1991 yapımı 'Robin Hood: Hırsızlar Prensi' filminden hatırlayabilirsiniz. Kevin Costner'ın canlandırdığı Robin Hood, Haçlı Seferi'nden döndüğünde bu ağacın altında bir çocuktan memleketiyle ilgili son haberleri alıyordu.



Bu sahneyi klasikleştiren ise arka tarafta sanki bir ressamın elinden çıkmış gibi duran doğa tasviriydi. O tasviri de eşsiz kılan rüzgârda yaprakları sallanan ağaçtı.
Bu güzel ağaç başka filmlerde de sahne aldı ama adı 'Robin Hood Ağacı' kaldı. O çocuk, bu güzel ağacı neden kesti acaba?
Bu mantıksız, içten gelen kötülük hapisle cezalandırıldı.
Bazıları bu cezayı abartılı bulabilir lakin o ağaç sıradan bir ağaç değildi! Cezası da sıradan olmadı.
Böyle ibretlik cezalar akılda kalır!

***


Altyazı
"52 yaşında, bir ayağı çukurda, milkshake makinesi satışçısı, nasıl oldu da bir fast food imparatorluğu kurdu? Tek Kelime: Azim! Yetenek tutamaz. Yetenekli ama başarısız birçok insan vardır.



Zekâ da tutamaz. Farkına varılmayan zekâ yalnızca bir klişeden ibarettir. Eğitim de tutmaz. Dünya, eğitim görmüş aptallarla doludur. Azmin ve kararlılığın gücü sınırsızdır."

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar