Mahmut Övür

Mahmut Övür

Mail: hygjh@hotmail.com

Muharrem İnce, küreselci mi ‘yerli ve milli’ mi?

Yedili Masa partilerinde kriz içinde kriz yaşanıyor. İyi Parti'de Yavuz Ağıralioğlu krizi bitmeden, CHP'de "seccade krizi" baş gösterdi. CHP'de bu genetik krizin farklı versiyonlarını daha çok göreceğiz. Burada duracağını da sanmıyorum, eli kulağında daha büyük krizler kapıda bekliyor. Sırada Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın etkisiz cumhurbaşkanı yardımcılığı meselesi ve 9 Nisan'da açıklanacak milletvekili listeleri krizi var.
Bunlara küresel güçlerin işaretiyle masaya yön çizen Kandil baronlarının iç siyaseti kirletme girişimlerini de ekleyin. Böyle giderse, bırakın masanın umut olmasını, dağılmadan seçim tamamlaması bile zor.
Ortada böyle kaotik bir masa fotoğrafı varken, masaya bir de Muharrem İnce davet edildi. Göstermelik olduğu her hâlinden belliydi. Büyük ihtimalle de masayı kuran siyaset mühendislerinin "zafiyetlerini" örtecek ve "suçlu" ilan edecekleri birine ihtiyaçları vardı. Bu yüzden İnce'ye eli boş gidildi ve algının adresi gösterildi. CHP'nin trolleşen sanatçıları ve yazarları da hemen harekete geçti:
"Bu seçim kaybedilirse suçlu Muharrem İnce'dir..."
Son viraja girilirken yükseliş trendine giren İnce, bu tür algı operasyonlarına rağmen geri adım atmadı ve sert kaya olduğunu gösterdi. Neden ve niçin masada olmayacağını hem Yedili Masa'nın CHP'li cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yüzüne karşı söyledi hem de o söylediklerinin altını dolduran siyasi ekseni ve duruşu kamuoyuna açıkladı.

'SARAYIN ADAMI' MAKBUL OLDU
Son ana kadar görmezden gelinen, ötekileştirilen, "sarayın adamı" diye suçlanan İnce'nin hızlı yükselişi şaşırtıcı olsa da aslında nedensiz değildi.
Kılıçdaroğlu'nun CHP'de Atatürkçüleri barındırmayan, PKK'yı HDP üzerinden meşrulaştıran, muhafazakâr partilerle koltuk pazarlığı yapan yaklaşımları ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in 2 Mart'ta önce meydan okuyup sonra da teslim bayrağı çekmesi, muhalefet cenahında ciddi bir boşluk yarattı.
İşte o boşluk, son iki aya kadar görünmeyen Muharrem İnce'yi görünür kaldı. Böylece CHP ve İyi Parti'den kaçanlar ve iki ittifak karşısında kararsız kalanlar oraya yöneldi. Bu yönelişe, içi boş bir rüzgâr mı etkili oldu yoksa İnce'nin ilkeli duruşu mu?
Bunu İnce'nin ortaya koyduğu ilkeleri parti tabanına mal edip etmeyeceği ve süreci doğru yönetip yönetmeyeceği gösterecek.

İNCE'NİN İKİ KIRMIZI ÇİZGİSİ
Doğrusu hakkını da teslim edelim, İnce'nin son çıkışları, ona saldıranlar görmek istemese de siyasi bir itiraza ve ilkelere dayanıyor. Başından beri İnce iki temel kırmızı çizgiyi sahiplendi. CHP yönetiminden farklı olarak teröre ve terörle ilişkili siyasi partilere karşı net bir tavır koydu:
"Teröre karşı net bir duruşumuz var, terörün her türlüsüne. Öyle yağma yok. Oyu varmış, gizli görüşelim yok kardeşim. PKK'yı kınamıyorsan, FETÖ'yü kınamıyorsan, IŞİD'i kınamıyorsan istemiyoruz git. Terör sempatizanı başka parti var, onlara gidebilirsin."
İkinci kırmızı çizgisi de dış politikayla ilgiliydi:
"Libya'da olmalıyız, çünkü Mavi Vatan'ı savunuyoruz. Suriye politikası yanlıştır ama Libya politikası doğrudur."
Bir siyasi partinin ana omurgasını oluşturan iki temel konuda İnce, Yedili Masa'dan çok farklı bir yerde duruyor. Hatta Cumhur İttifakı'na daha yakın bir yerde... Bu da, küreselcilerle iş tutan solda; "yerli ve milli" bir çizgi boşluğunu dolduracağı ihtimalini güçlendiriyor. Arkasını getirir mi bilemem ama böyle bir şansı var.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar