Salih Tuna

Salih Tuna

Mail: fsfdsf@hotmail.com

Nefislerini nasıl köreltiyorlar?

Bir zamanlar Türkiye'de minibüs ve otobüslerin kapılarında salkım saçak seyahat etmeye çalışan insanlar vardı.
Ama uçağın merdivenine ve kanatlarına tutunarak uçmaya kalkışan bir insan evladını ne Türkiye'de ne de başka bir ülkede duyduk!
Lakin sonunda bunu da duyduk. Hem de en beterini.
Geçen gün Kâbil Havaalanı'ndan kalkan uçağın teker kısmına saklanarak ülkesini terk etmeye çalışan 2 Afgan'ın yüzlerce metre yükseldikten sonra nasıl düştüklerini sosyal medyadan izledik.
Korkunçtu!..
Taliban Afganistan'a hâkim olunca, ABD değer verdiği (son kullanma tarihi bitmeyen) "işbirlikçilerinden" binlercesini alıp götürdü...
Ya diğerleri, yani geride bıraktıkları?
Şapşal bir ifadeyle söyleyecek olursak: Onları da kaderlerine teslim etti. Evet, şapşal ifade, zira kaderinden kaçan olmaz. Nereye gidersen kaderin de seninle gelir. Neyse, daha fazla uzatmadan şu soruyla konumuza dönelim:
Afganlar neyden kaçıyorlar?
Taliban'dan...
Peki Taliban kim?
Bu soruyu CHP'li dostlarımıza soracak olursanız, şappadak "Şeriatçılar" diyeceklerdir. Gerçi sormadan da iştiyakla söylüyorlar.
Zihin dünyası AK Parti karşıtlığından ibaret olanları da hepten kaptırıp gidiyor. O kadar ki, "Afganistan'daki AKP'den kaçıyorlar" şeklinde muvazeneden nasipsiz "analoji" denemeleri yapıyorlar.
Buna mukabil, AK Partililerin de elleri armut toplamıyor tabii.
AK Parti'yi Afganistan üzerinden mahkûm etmeye çalışanlara, "Nasıl ki ABD'nin işbirlikçileri Afganistan'dan kaçtı, siz de kaçacaksınız. Biden'a da çok güvenmeyin. İçinizden sadece fondaşları kurtaracak..." yollu karşılık veriyorlar.
Kimi sinsi "muhalifler" de derbeder alegorilere başvuruyorlar:
Afganlar neden İran'a veya Suudi Arabistan'a değil de Türkiye'ye kaçıyormuş. Çünkü Türkiye çağdaş, laik ve modern bir ülkeymiş...
Sonuç olarak da şunu söylüyorlar: "Ülkemizin kıymetini bilelim..."
Elbette bilelim, herkes bilsin.
Lakin hem "Yandık, bittik, tükendik; nefes bile alamıyoruz, bu ülkede yaşanmaz, herkes bu ülkeden gitmek istiyor" diye matine suare şavullayıp hem de "Ülkemizin kıymetini bilelim..." demek olmaz.
Hele hele Kılıçdaroğlu gibi, "Türkiye'de can ve mal güvenliği yok" diyerek yabancılara yatırım yapmamaları için çağrıda bulunmak hiç olmaz!..
Gelgelelim...
Politik oportünizm insana her şeyi söyletir. Toplumun tüm irtibat tellerini kopartır. Gettolaşma başlar. İrfan, izan, insaf yok olur. Dürüstlükten, hasbilikten eser kalmaz. Dayanışma ve yardımlaşma afetlerde bile tezvirlere kurban edilir. Herkes kendi tribününü duyar, dahası herkes kendi tribününün mahkûmu olur.

ŞU DİJİTAL FESAT ÇAĞINDA...
Yazarçizerlerimiz de kendi okurlarına mahkûmdur. Adeta okurlarının kapatması haline gelmiştir. Aykırı bir şey söylerlerse lince uğramaktan veya "takipçilerini" kaybetmeden korkarlar.
Böylesi ortamda içerik/muhteva üretilemez.
Yahu içerik üretmekten geçtim, doğru dürüst içerik de tüketilemez. İçerikle kimsenin alakası kalmamıştır.
Haliyle "komplo teorileri" ve hamakat üsluplu hamaset sürgit arzı endam eder.
CHP'liler en kolayını bulmuşlar. "Komplo teorilerine" kafa yormuyor, direkt yalan söylüyorlar.
Eskiden hiç değilse "Çılgın Türkler" falan derlerdi.
Şimdi bu da yok!.. Gitgide geriye mi gittiler yoksa yeni "refiklerini" (FETÖ, PKK, ila ahir) üzmek mi istemiyorlar, bilemiyorum.
Benim bildiğim şudur:
"Çılgın Türk" söylemi yerine şimdilik mülteciler üzerinden nefislerini köreltiyorlar.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar