Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

OLMAYAN BİR ŞEYİ VERMEK YA DA YAPMAK!

Birçok insanda bir şey sahip olmadan onu verme ya da sahip olmadığı bir yetkiyi kullanma hevesi vardır. İnsan var olmayan bir şeyi nasıl verir ki? Ancak lafla. Bu çok kolaydır. Onun için “Lafla peynir gemisini yürütmeye” “Tandır başında bağ dikmeye” bayılırız.
Bazı insanlar konuştuğu zaman örneğin: “Ben zengin olsam hep fakirlere yardım ederdim” der. Olmayan bir malı, lafla başkasına vermek kolaydır. Bedavadan iyilik etmek keyiflidir.
Adamın biri gömlek alacak. Mağazaya girip soruyor. “Gömlekler kaça?” “elli lira” diyor tezgâhtar. Bu kez adam “Karşı mağazada 25 liraya veriyorlar.” diyor. Tezgâhtar “O zaman git o mağazadan al.” diyor. Adam “Oradan alacaktım ama kalmamış” diyor. Bu sefer tezgâhtar gülerek ve rahat bir biçimde “Bizde de kalmasın, gel sana bedava verelim.” diyor.
Roma hukukundan kalma bir kural vardır. “Kimse sahip olduğundan fazlasını başkasına veremez.” Sahip olduğumuz şeyleri vermek fedakârlık ister, irade ister. Sahip olmadan verecek olursanız sadece dil üstündedir, söyleyip geçersiniz.
Eskiden Rusya’da komünist partisi üyesi, vatandaşı karşısına almış soruyor: “Yoldaş iki evin olsa ne yapardın?” adam tereddütsüz cevap veriyor: “Birini komünist partisine bağışlardım.”
Parti üyesi “İki araban olsa ne yapardın?” diye soruyor. Adam, “Kesinlikle birini komünist partisine bağışlardım.” diyor. Bu kez parti üyesi “Peki yoldaş iki pantolonun olsa ne yapardın?” Adam düşünüyor iki pantolonu var. Bir süre düşündükten sonra “Ama yoldaş bu soru hiç adil değil ki.” diyor.
Bazıları kendinde olmayan bir özelliği kullanmaya çalışır. Çünkü böylelikle sahip olduğu bir özelliği kullanma sorumluluğundan kurtulacağını düşünür.
Genç sevgilisine kur yapıyor. “Biliyor musun sevgilim ne olmak istiyorum?” Merakla soruyor kız. “Ne olmak istiyorsun?” Genç, “Ahtapot olmak istiyorum.” Kız tekrar soruyor ”Niçin?” Genç “Seni bütün kollarımla sarabilmek için” diyor. Kız sitemkâr gülümsüyor. “Sevgilim sen iki kolunu bile kullanamıyorsun ki.”
Toplumda da öyle değil mi, arkadaşına gülümseyemez ama dünya barışından bahseder. Komşusu aç yatar umursamaz ama dünyadaki açlığın edebiyatını yapar. 
Kendini yönetemeyen ülkeyi yönetmeye ya da dünyayı yönetmeye kalkar. Çünkü insanın kendini yönetmesi kendi sorumluluğunda olan bir şeydir; emek gerektirir, gayret gerektir.
Bir zamanlar Çevre Sağlığı Teknisyenliği yaptım. İşyeri denetimleri yapardık. Bir gün bir bakkal dükkânını denetliyoruz. Tavanda örümcek ağları var. Raflar toz içinde. Yaşlı bakkal masaya oturmuş bekliyor. Ben “Amca niye şu tozları almıyorsun? Rafları, masayı niye temizlemiyorsun?” dediğimde “Sanki belediye işini yapıyor mu? Ben Belediye Başkanı olsam sokakları pırıl pırıl ederdim”  diyor.
Adam, sorumluluğu altında olan önündeki masayı temizlemiyor. Ama sorumluluk alanında olmayan Belediye başkanı olsa sokakların pırıl pırıl olacağını söylüyor. Olmayan yetkiyi ve sorumluluğu kullanmak kolaydır. Çünkü kimse sokakları niye pırıl pırıl yapmadın diye hesap soramaz. 
Peki, insan bunu neden yapar?
Söylemek, yapmak demek değildir. Konuşmak kolay, yapmak zordur. Hele de konusu sadece söze dayanıyorsa konuş gitsin. Onun için”Bekara karı boşamak kolaydır” “Seyirciye dövüş kolaydır.”, “Muhalefete ülke yönetmek kolaydır”,”Adam olmak sadece dile kolaydır” “Uzaktan cesur olmak kolaydır”,”Başkasının derisinden sırım kesmek kolaydır.”
Sorumluluk alanında olmayan bir şey yapmak veya vermek sorumluluk alanındaki yapacağımız ya da vereceğimiz şeyleri saklamamıza yarar. Bir çeşit kaçıştır. Adam evinin bütçesini denkleştiremez ama Amerika’nın Rusya’nın bütçesinden bahseder. Kendi bütçesini konuşsa “niye denkleştiremiyorsun?” diye sorarlar adama.
Haydi, bu gün bir iyilik yapacaksak, bizde var olan bir şeyi yapalım. İnsanlığa dair bir şeyler yapacaksak, bizde var olan bir yeteneği, yetkiyi ve sorumluluğu kullanalım.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar