Kendimi bildim bileli edebiyata merakım vardır. Şiir yazarım, deneme yazarım, fıkra yazarım. Bunları para kazanmak ya da birinin beğenisini kazanmak için değil, bana zevk verdiği için yazarım. Beğeni olursa ilaveten zevk alırım. Para kazanma derseniz böyle bir şey yaşamadığım için bir şey diyemem.
Zaman zaman tirajı yüksek dergi ve gazetelerde yazsam daha iyi olur diye düşündüğüm oldu. Ancak bunların politikalarına, para kaynaklarına bakıp vazgeçmişimdir. Dostlarım “önemli olan senin ne yazdığındır” deseler de ikna olmadım. Şuna inanıyorum ki, ne yazdığın kadar nerde bulunduğun da önemlidir.
Bazen dostlarımdan uyarı geliyor “Sen şu siyasi görüşte yayın yapan yere yazmışsın” diye. Bakıyorum, ben orada yazım yayımlansın diye yazı göndermemişim. Ancak benim facebook sayfamdan alınıp kaynak gösterilmeden doğrudan o yerlerde yayımlandığını öğreniyorum.
Ergenekon davalarının çok popüler olduğu dönemde bir arkadaşım, “Sen Ergenekoncuların dergisine yazı yazmışsın” diyerek dergiyi önüme koydu. Şaşırdım hiç irtibatım yok ben oraya yazı da vermedim. Ama yazı benim yazı. Türk Hukuk Dergisinde adaletle ilgili yazdığım bir yazı kaynak gösterilmeden doğrudan yayımlanmış. Ergenekon davasıyla hiç ilgisi olmayan genel anlamda adaletin ne olması gerektiğine ilişkin yazı davaların eleştirisiymiş gibi verilmiş. Konu hukuksal bir konu ama uğraşmak yorucu ve can sıkıcı bir süreç. Bu nedenle ilgisiz kaldım. Ama hiç ilgim olmadığı halde o dönemde benim için riskli oldu.
Benim burada yazdıklarımın herhangi bir siyasi ve ticari bir maksadı yoktur. Tanınmak bilinmek diye bir kaygım da yoktur. Maksadım insanlara bir şeyler de telkin etmek değildir. Sadece biraz beyinleri gıdıklamak biraz düşünmeye biraz gülmeye ortam hazırlamaktır. Bunu yaparken ben zarar görmeyim, başkaları da zarar görmesin. Benim beynim de zenginleşsin başkalarının beyni de zenginleşsin istiyorum. Yazılarımın kaynak verilmeden alınıp siyasi amaçlı kullanılması arzu etmediğim bir durumdur.
Anılan nedenle facebooktaki yazılarımın kaynak gösterilmeden hiçbir yerde yayımlanmaması, yayımlandığı takdirde ilgili mevzuat uyarınca hukuki ve cezai sorumluluk doğacağının bilinmesini isterim.
Faceboktaki yazılarımın yine facebook içinde paylaşılması değişik bir mecrada yayımlanmak isteniyorsa, kaynak gösterilerek Durdu Güneş’in facebook sayfasından alınmıştır diye not düşülmesi, ancak paylaşılan platformlar siyasi ve ticari bir özellik taşıyorsa mutlaka benden yazılı onay alması gerekir ki buna da rızam yoktur. Aksi takdirde doğacak cezai ve hukuki sorumluluk söz konusudur.
Bunları niçin yazmak zorunda kaldım. Çünkü bu ülkede ne yazdığından ziyade nerede yazdığın çok daha önemlidir. Ne dediğin değil nerede durduğun daha önemlidir. Sözünüzle değil mensubiyetinizle değerlendirilirsiniz.
Konuyu Nasreddin Hocanın bir fıkrasıyla bitirelim.
Nasreddin Hoca, eşekle giderken eşeğin semerinin söküldüğünü fark etmiş. İnmiş, eşeğin arka tarafına geçmiş semeri dikmeye başlamış. Fakat eşek ileri gittikçe semeri dikebilmek için semeri kendine doğru çekiyormuş. Karşıdan gelen biri bakmış, Hoca’nın bu tutumunu çok garipsemiş, sonra seslenmiş:
—Hoca ayıp ayıp, hiç olmasın bu işi sokak ortasında yapma, demiş.
Hoca bir an kendini adamın yerine koyup düşünmüş, gerçekten vahim görüntü: Toparlanıp cevaplamış:
—Sen de haklısın, demiş ‘Ne yaptığın değil, nerede durduğun daha önemlidir.’
Yorum Yazın