Salih Tuna

Salih Tuna

Mail: fsfdsf@hotmail.com

Onsuz orucun ilk günü

Her güne uyandığımda iyi ki bu şehri İstanbul'da o yaşıyor diyordum. Onunla aynı çağda, aynı şehirde yaşamanın erinciyle içim dolardı.
Asalet timsaliydi.
Özü sözü birdi, bilgeydi, dirayet sahibiydi. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden biriydi.
Son derece mütevazı olduğu kadar da tavizsiz bir dava adamıydı. Ömür boyu yolundan milim sapmadı.
En güzel oruç ve ramazan yazılarını yazmıştı.
Orucun kişisel bir hadise olmadığını, İslam milletinin tümüne ait bir kaynaşma, bir uyanma ve diriliş süreci olduğunu biteviye anlattı durdu.
Bugün ramazanın ilk günü ve artık o aramızda yok. Evet, bildiniz, diriliş bilincinin mimarı Sezai Karakoç'tan bahsediyorum.
Ramazan Bayramı dolayısıyla 2019'da yaptığı konuşmasında, "Kayıplarımızın nedeni diriliş bilincini kaybetmemizdir" demişti.
"Diriliş bilinci" mi?
Şöyle anlatmıştı: "Allah bizi yarattı ve bize bir bilinç verdi, şuur verdi. Ama, insanoğlu alışkanlıklar sebebiyle bir dalgınlığa düşer ve bu bilinci bir nevi kaybeder (...) Bu bakımdan İslam âlemi olsun, bir fert olarak Müslüman olsun, İslam toplumu olsun, her zaman sahip olduğu İslam'ı tam bir bilinçle yaşaması için, bu bilinci, bu diriliş şuurunu kaybetmemesi gerekir..."
Diriliş bilincine sahip olan da her şeyden evvel "umutsuz" olmaz.
Şartlar ne olursa olsun umudumuzu kaybetmememiz gerektiğini merhum Üstadımızın mezkûr konuşmasından dinleyelim:
"Çünkü biz Müslüman'ız. Müslüman, Allah'tan umut kesmeyen insandır. Allah ise her şeye kadirdir. En kötü şartlar içinde de olsak, hiçbir umut kalmamış da olsa, Allah onu değiştirir ve bizim hayal bile edemeyeceğimiz bir yere yine getirebilir. Onun için bizim hiçbir şart altında umudumuzu yitirmemiz gerekmez. Umudunu yitiren artık her şeyi yitirmiştir. Geleceğinde bir umut bulmayan insan bugününü de, haysiyetini de, şerefini de kaybetmiştir..."
Ümidini kaybettin mi şeytan çatallı diliyle, "Araziye uymazsan, yani gidişata ayak uydurmazsan hayatta kalamazsın..." diye kulağına üfürür durur.
Halbuki, araziye uyum sağlama maslahatçılığının sonu boyun eğmek, boyunduruğa girmektir.
Çünkü...
İyisi mi yine biz diriliş mimarına kulak verelim: "Çünkü Müslüman hürdür, bağımsızdır, yalnız Allah'a tabidir. Müslüman teslim olmuş anlamına gelir. Kime teslim olmuş? Allah'a teslim olmuştur. Allah'a teslim olan başkasına teslim olmaz. Başka kullara, heveslere, şeytana, kendi nefsine teslim olmaz..."
Sezai Karakoç Üstadımız, İslam düşüncesine inancımızı, bağlılığımızı, güvenimizi, umudumuzu kaybettirmeye çalışan Batı'nın yaptığı "bozgunculuğu" şöyle hülasa eder:
"Birbirine kırdırır Müslümanları, bugün yaptıkları gibi. İran'da, Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de, Libya'da, İslam âleminin her tarafında bugün Müslümanları birbirine kırdırıyorlar. Efendim, Araplar İranlılarla çarpışmalıymış. Sana ne? Sen git kendin çarpış kendi ırklarınla. Arap ile bilmem İranlıyı çarpıştıracak. Siz Şii'siniz, onlar Vehhabi'dir, öbürü odur. Sanki bizim dinimizle, mezhebimizle ilgileri varmış gibi. Sana ne? Sen kimsin? Bunu demesi lazım Müslümanların. Benim bir problemim varsa, ben kendim hallederim. Sen kimsin?!.."
Oruç yazılarıyla yıllar yılı bizi dirilişe çağıran ve dirilişi muştulayan Sezai Karakoç'u hasret ve rahmetle anıyorum.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar