Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

ORGANİZE KÖTÜLÜK YA DA KOLLEKTİF CEHALET

Bazen organize bir kötülükle karşı karşıya kalırsınız. Hukuk düzeninin tam işlemediği yerde organize kötülük tıkır tıkır işler. Çünkü suç ya da menfaat ortakları simbiyotik bir ilişki içine girerler. Kimse bu organize kötülüğün sağladığı çıkardan ve güçten yoksun kalmak istemez.

Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkan Yardımcısıyken organize bir kötülükle karşılaşmıştım. Dönemin bakanı beni görevden almak istiyor, teftiş yaptırıyor ancak bir şey bulmayınca mobbing yoluyla görevi bırakmamı sağlamaya çalışıyordu.  Taşra teşkilatımız olmadığı için sürgüne gönderemiyorlardı. Bu sefer engellilerle ilgili rapor hazırlamam ve çalışmaları Milli Kütüphanede sürdürmem için geçici görev çıkarmışlardı. Ben geçici görevdeyken makam odasını boşaltmışlardı. Görevde olmama rağmen artık bir odam bile yoktu. Bu usulsüz uygulamayı tespit altına almak için kurumdaki sendika temsilcileriyle birlikte bir tespit tutanağı hazırladım. Tutanağı aldım Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanına gittim. Beni tanıyordu. Durumu anlattım. “Şikâyette bulunacağım. Belgelerim bunlar” dedim. Bana “Bu işlemler bakan aracılığıyla yapılıyor. Ona karşı bir şey yapamayız. Şikâyetin boşa çıkar” dedi. Ancak basına intikal ettirirsem çözüm olur diye düşündüm. Bir arkadaşımın tavassutuyla popüler ve alanında saygın bilinen bir gazeteciyle görüştüm. Durumu anlattım belgeleri verdim. Ancak o kişilerin bu tür haberler konusunda dönemin bakanlarıyla pazarlık yaptığını onlardan taviz koparmak için kullandıklarını öğrendim. Benim durumun haber olmadı. Neticede kötülükler bir karşılık görmeden, ben kurumdan ayrıldım. Kendi mesleğim olan hukuk müşavirliğine döndüm.

Bunu niye anlattım. Renata Salecl’in kaleme aldığı Şafak Taymaz’ın çevirisini yaptığı Cehalet Tutkusu isimli kitapta bir olay anlatmaktadır.

“Amerikalı  gazeteci Ellen Barry, küçük bir Kızılderili köyünde insanların, bir kadının eşi tarafından vahşice vahşice öldürülmesine tanık olduklarını anlattığı özel bir haber kaleme aldı.  Tüm köy halkı suçu görmezden gelmiş, resmi raporlara da kadının yüksek bir yerden düşmesi sonucu hayatını kaybettiği yazılmıştı. Gazeteci bu suçun nasıl işlendiğini anlatan pek çok görgü tanığıyla karşılaştığında şaşkınlığa uğramış ama en büyük şoku, ölen kadının kocası cinayeti işlediğini itiraf ettiğinde yaşamıştı. 

Peki tüm köy gerçeği bildiği halde nasıl oluyordu da resmi kayıtlar bu suçla ilgili açıkça yalan söyleyebiliyordu? Neden kimse suçu ortaya çıkarmak için bir şey yapmıyordu?

Gazeteci köydeki güç yapılarının karmaşık bir kast sistemine dayandığını, belli bir kasta mensup üyelerden birinin cinayetten hüküm giymesinin, iktidardaki lidere bir sonraki seçimde oy kaybettireceğini keşfetti. 

Katilin ailesi olanları soruşturmaması için polise rüşvet vermiş, nüfuzlu köy muhtarı şikâyette bulunmaması için kurbanının annesini saatlerce ikna etmeye çalışmıştı. Tüm köy halkı gerçekleri bildiği halde suçu kollektif olarak görmezden geldi. Bu strateji, muhtarın da bir sonraki seçimi kazanmasına yardımcı oldu ve köydeki hiyerarşik ilişkiler bozulmadan devam etti.

Ama haber New York Times’ta yayımlandığında işin rengi değişti. Katil, yerel polis tarafından tutuklandı ve işlediği suçtan ötürü hüküm giydi.”

Ülkemizde kronik bir hal alan siyasi cinayetler organize bir kötülüğün egemen olduğunu gösteriyor. Organize kötülükle mücadele etmek çok zor. Çünkü ahtapot gibi toplumsal bünyeyi sarmıştır. İyilik organize değildir ve azınlıktadır. 

Organize kötülüğün devre dışı kalması için topyekûn bir temizlik gerekir. Ahlaklı bir toplum, işini doğru yapan bir emniyet teşkilatı, demokratik şeffaf bir yönetim, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi, özgür basın. Toplum önce bunun farkına varmalı, sonra herkesin huzur ve güveni için bu uğurda mücadele etmelidir.

Kötülükler karşıt kötülüklerle önlenemez. Kötülüğün kısır döngüsü devam eder. Organize kötülüğün sonuçlarına tepki göstermek de sorunu çözmez. Çünkü sebepler ortadan kalkmadan sonuçlar ortadan kalkmaz.

Kötülüklerden yakınıyorsak, iyiliklere talip olmamız gerekir. Adaletsizlikten yakınıyorsak, adaletin egemen olması için hepimizin elini taşın altına koyması gerekir. Erdemli bir toplum istiyorsak bedelini göze almamız gerekir. İyilik güzellik, doğruluk, adalet, erdem, sevgi, hoş görü ancak bu uğurda çalışmakla elde edilir. Kötülükler içinse gayrete gerek yok onlar kendiliğinden gelir. Tıpkı boş bırakılan bir arazide biten deve dikeni, ayrık otu gibi. Demek ki iyi bir dünya için sadece kötülüğe tepki göstermek, dilek, dua ve temennide bulunma yetmiyor, azimle, gayretle ve umutla çalışmak gerekiyor.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar