Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

SAÇMA SAPAN ŞİİRİ ÜZERİNE

Saçma Sapan isimli şiirimi okuyan Dr. Halil Atılgan bana telefon etti, şiire ilişkin hem takdirini hem de tenkidini bildirdi. “Çok güzel mısralar var ama şu saçma sapan ibaresi yok mu insanın hem dilini hem de zihnini tırmalıyor” dedi.

Halil Hoca’nın zihin dünyasında geleneksel Türk halk şiiri kalıpları var. Nirengi noktası Karacoğlan’ın şiirleridir. Bu nedenle şiirimdeki saçma sapan ibaresi ona çok saçma gelmektedir.

Benim babam da Karacoğlan’ın şiirlerini ezbere bilir, hatta sohbetin durumuna göre hemen bir kıta okurdu. Halil Hocamın sözleri bana babamla ilgili bir anıyı hatırlattı.

Ortaokulda iken, Elbistan’ın Sesi Gazetesinde bir şiirim yayımlanmıştı. O dönemde, bu benim için olağanüstü bir mutluluk unsuruydu. İsmim matbu harflerle yazılmıştı. Bu bile benim için ne kadar önemliydi. Henüz televizyonun yaygınlaşmadığı, kültürel sadeliğin olduğu o dönemde gazetede yazılan bir yazı, bir şiir sohbetlerin konusu olurdu. Babama: “Senin oğlunun gazetede şiiri yayınlanmış” diye gazeteyi getirmişler. Babam: “Okuyun bakayım ne yazmış?” demiş. Okuduklarında babam düşünmüş düşünmüş, sonra “Şiir yazınca Karacoğlan gibi yazacaksın ki bunlar şiir mi?” demiş.

Her yazar, şair kendi çağının ruhundan etkilenir ve kendi çağının zirvesi olmak ister. Kendi çağını unutup eski çağları taklit etse geleceğe iz bırakamaz. Şair, yazar, geçmiş çağlardan yararlanmalı ama kendi çağının imzasını atmalı. Ben mizahi yazılar yazarken buna dikkat ediyorum. Sürekli Nasreddin Hoca, İncili çavuş, Bekri Mustafa fıkralarını mı tekrar edeceğiz. Evet onlardan yararlanacağız ama bu çağın mizahını da üretmemiz gerekir.

Genelde insanlar alıştığı kültürün konfor alanı dışına çıkmak istemiyor. Bu nedenle yeni bir durum karşısında “Başımıza icat çıkarma” “Eski köye yeni adet getirme” diyerek alışkanlıklardan kurtulamıyor. Oysaki yeni durumlara karşı çıkmak yerine anlamaya çalışmak yeni gelişmelerin kapısını aralayacaktır.

1994 yılında Burdur’da askerlik yaparken bizim bölükte ağırlıklı olarak sanatçılar vardı. Bir gün bulaşıkhane nöbetindeyiz. Aramızda opera sanatçıları da var. Çalışırken opera tarzında şarkılar söylüyorlar. Yanımda Kırşehirli bir arkadaş var. Kulağıma eğildi. “Durdu hocam, bunlar eşekler gibi anırıyorlar. Bir Neşet Ertaş’tan türkü söyleseler de dinlesek” dedi. Arkadaşım kargadan başka kuş, Neşet’ten başka türküdaş bilmiyordu. Sadece gülümsedim. Ona operanın farklı bir müzik tarzı olduğunu anlatamazdım.

“Tavşan alıştığı otu yer” diye bir atasözümüz var. Onun için tavşan hep tavşan olarak kalır. İnsan ise her zaman yeni şeyler keşfetmeye, icat etmeye ve gelişmeye açıktır. Açık olduğumuz zaman tavşan karakterinden ayrılacağız.

Alışkanlıklar hayatımızı kolaylaştırır ama gelişmeyi durağanlaştırır. Gelişmek için değişmeye hazır ve razı olmamız gerekir. Değişmeden gelişme olmaz.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar