Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

SAFSATAYI SAF DIŞI EDİN-7

Her olayın bir neden sonuç ilişkisi var. Hukuk diliyle bu illiyet bağını ilgili bilim dalının kanunlarına ya da hayatın olağan akışına göre kurarız. 

Sosyal ve siyasal olaylarda, normal orta zekalı bir insanın anlayacağı hayatın olağan akışına uygun olarak sonucun hangi nedene dayandığını biliriz. Ancak dolandırıcılar, yanıltıcılar, siyasi cambazlar gerçek nedeni ters yüz ederek, başka bir neden ileri sürüp sonucu mantıklı ve meşru gösterebilirler. 

Akıllı insanlar gerçek nedeni gördükleri için yanıltıcının neden saptırmasına izin vermez. Bu tür safsatalara inanmazlar. Ama neden öyle bir kutsallaştırılır ya da mantıklı hale getirilir ki, saf insanlar buna rahatlıkla inanırlar.

Örneğin şeyh içki içerken müridi içeri giriyor. Bakıyor ki masa donatılmış, 70’lik rakı açılmış, bardağa doldurulmuş vaziyette. Mürit inandığı ile gördüğü arasındaki tezadın arasında kalınca sorar. “Şeyhim ne yapıyorsun?” Şeyh hemen olayın nedenini değiştirir. “Sanma ki ben burada zevk için rakı içiyorum.  Müslüman kardeşlerim bunu içip günaha girmesinler diye piyasadan rakıyı çekip kendimi feda ediyorum. Hz. Ebubekir’ de dememiş mi?” Allah’ım bedenim öyle büyüsün ki cehennemde başkasına yer kalmasın” benimki de buna benzer bir fedakarlık.

“Banker Bilo” filminde Bilo rolündeki İlyas Salman’ın nişanlısı ile Maho rolündeki Şener Şen evde kaçamak yaparken, Bilo onları yakalar ve hemen ırz düşmanı vs. deyince Maho (Şener Şen) meşhur sözünü söyler. “Evet bunu yaptım ama bana sor niye yaptım?” Bilo “niye” sorunca Maho çapkınlık nedenini değiştirir masum bir aşka dönüştürür. “Benim de hakkım değil mi sevdalanmak. Maho âşık olamaz mı?” 

Siyasi sahada bu safsata türüne sık rastlanır. Özal döneminde dış borçlarda hızlı bir yükselme grafiği vardı. Bu durum ekonomistleri ve muhalefeti kaygılandırıyordu. Çünkü borçlandıkça dışa bağımlı hale geliyorduk. Bağımsızlığımız tehlikeye giriyordu. Hatta Sevr anlaşmasıyla Osmanlı topraklarının işgal edilmesinin önemli bir nedeni de dış borçların ödenmemesiydi. Tarih ve ekonomi bilimi bize ödeme gücümüzden fazla borçlanmanın yeni felaketlere maruz kalacağımız gerçeğini hatırlatıyordu. Özal’a dış borçlarla geleceğimiz ipotek altına alınıyor şeklinde hatırlatmalar yapılınca, Özal hemen kötü olan nedeni ters yüz ederek. “İtibarlı olana borç verirler, borç aldıkça itibarımız artıyor” savını ileri sürmüştü. Borç almanın nedenini itibara dayandırmıştı. Aynı şekilde Demirel “Borç yiğidin kamçısıdır” sözüyle. Borçlanmayla yiğitliği özdeş hale getirmişti.

Bir toplum olayların arkasındaki neden sonuç ilişkisini tam kavrayamazsa üçkağıtçılar nedenlerin anlamını değiştirerek her zaman kandırabilirler. Bu Banker Bilo filmindeki gibi bir mizah malzemesi olursa sorun olmaz, bizi güldürür. Ama ülkeyi yönetenlerin başvurduğu bir yöntem olursa sosyal trajedilerin kaynağı olur. Bu tür safsatalara karşı uyanık olmamız gerek.

(Devam edecek)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar