Sanatçılar

*

- Sanatçı da seçmendir, vatandaştır. Tabii ki tutumunu açıklar. Tabii ki kimi destekliyorsa söyler. Hatta desteklediği taraf için militan gibi de davranabilir. Aktivizm yapar. Yeter ki Mustafa Sandal gibi başka partinin miting fotoğrafını, kendi partisinin miting fotoğrafı gibi yaymasın. Yanlışlıkla yaydığında da çıkıp bir özür dilemesini bilsin.

*

- Her sanatçı, tarafını açıklar. Ama sanatçının CHP’den yana tavır alma zorunluluğu yok. Muazzez Ersoy tarafını açıklayınca auvv... Şahan Gökbakar CHP’li milletvekili gibi haftalardır yalın kılıç mücadele verince alkış... İşte bu olmaz. Sanatçı, CHP’den yana tavır alınca makbul sanatçı olacak, AK Parti’den yana tavır alınca her türlü sövgüye layık sanatçı olacak. Bu kabul edilemez.

*

- Konuyu, “İktidarı desteklemekle muhalefeti desteklemek aynı şey değil” cümlesiyle açıklamak da artık pek mümkün değil. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin imkânları, sekiz bakanlığın imkânlarına bedel. Orası da önemli bir iktidar odağı. Yani iktidara verilen desteğin getirisi olduğu kadar, İmamoğlu’na verilen desteğin de getirisi olabilir. Bu nedenle, “Yalakalık sadece iktidara yapılır, muhalefete değil” görüşünün de çok bir anlamı kalmadı.

*

- Ayrıca “Sanatçı dediğin muhalif olur” sözüne de fazla yaslanmamak lazım. O sözle kastedilen muhaliflik, sistem muhalifliğidir. Ta en baştan beri sistemin muhalifi olmayı seçmiş protest sanatçıları istisna tutmak koşuluyla soruyorum: Mustafa Sandal, hangi sistemin muhalifi? Kadir Çöpdemir’in hangi sistemle sorunu var? Elçin Sangu’dan bir sistem eleştirisi duyduk mu şimdiye kadar?

*

- Cem Yılmaz’a tarafını açıklamak mubah da Alişan’a niye mubah değil? Sinan Akçıl eliyle kalp işareti yapmadı diye, niye kınanmayı hak etsin? Manga’nın solisti Togg’un direksiyonunda poz verince neden taşlansın? Ayıp değil mi?

*

- Peki ya sanatçıların üzerine “Hadi konuş, niye susuyorsun?” diye gidenlere ne demeli? Söyletme mecburiyeti timleri harekete geçmişler. “Şener Şen niye susuyor, Nil Karaibrahimgil neden susuyor, Beyazıt Öztürk neden susuyor?” falan diye tepiniliyor. Şener Şen susmaktan vazgeçip “AK Parti’yi destekliyorum, gerekçelerim de şunlar” dese... Adamı doğduğuna pişman etmeyecek misin?

*

- Yani buradaki asıl mesele, “susma” meselesi değil. Buradaki asıl mesele, “Konuş ama benim gibi konuş” meselesi.

*

- İyi de bu tutum ile o şeker “kalp işareti” nasıl bağdaşacak? Elin kalp işareti yaparken dilin zorbalık yaparsa... Nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa? Böyle mi getirilecek özgürlük?

SON ANDA ÇIKACAK SEKS KASETİNİN BENDEKİ ETKİSİ

FETÖ’nün seks kaseti uzmanı fareleri, son anda herhangi bir siyasinin seks kasetini hayasızca ortaya sererse...

Bendeki etkisi şöyle olur:

*

- O siyasiyi mazlum kabul ederim.

*

- O siyasiye yönelik tüm siyasi eleştirilerimi paranteze alırım.

*

- O siyasinin yaptığından çok, o siyasiye yapılanı ahlaksızlık olarak görürüm.

*

- O siyasiye oy vermeyi bayağı bir düşünürüm.

MUHARREM İNCE’YE YAPILANLARA DAİR

STRATEJİK olarak yanlıştı:

“Muharrem İnce de Muharrem İnce” diye tutturularak... Adam resmen dikkat merkezi haline getirildi. İnce diye tutturanların, İnce’nin alacağı her oyda payı olacak.

*

Demokratik olarak yanlıştı:

Sanatçısından gazetecisine, akademisyeninden siyasetçisine, “Çekil de çekil” diye tutturdular. Adamın demokratik hakkına saygı duyulmadı.

*

Ahlaki olarak yanlıştı:

Sahte dekontlar, sahte fotoğraflar, sahte belgeler... Bunlarla adamı vurmaya kalkışan FETÖ’cülere uyuldu. Ayıp oldu.

*

En sonda en büyük yanlış:

Şimdi de “Seks kaseti çıkacak” diye bel altı işlerine meraklı bir FETÖ’cünün peşine takılmış durumdalar. Bu şekilde bütün yanlışların üzerine tüy dikiliyor.

ÇOK ÇAĞDAŞ BİR KLİP

KATAR’daki Dünya Kupası’nın FIFA tarafından belirlenen resmi müziği Güney Koreli genç sanatçı Jungkook’un şarkısıydı. Şarkının sözlerini hiç değiştirmeden bir AK Parti klibi çıkarmışlar. Sözleri İngilizce. Klipte Türkçe altyazı var. Melodisiyle, çağrışımıyla, sözlerinin cuk oturmasıyla güçlü bir şarkı. Yapılanları anlatan, pozitif mesajlı bu klip için AK Parti ekibine bravo.

KILIÇDAROĞLU DIŞ POLİTİKAYA GİRMESİN

ÇÜNKÜ girince şöyle şeyler söylüyor:

*

“Seçilirsem Rusya’ya yönelik yaptırımlara uyacağım. Putin de bilir ki Türkiye, Batı ittifakının üyesidir.”

*

Son dönemde Türk dış politikasının Batı’da bile en beğenilen yönü, Rusya/Ukrayna savaşında izlediği denge politikası. Türkiye hem Batı’yla hem Rusya’yla hem de Ukrayna’yla konuşabilen neredeyse tek ülke. Türk halkı da bu politikadan yana. Türkiye ne Batı’dan vazgeçebilir ne de Rusya’dan.

*

Bu iktidarın her şeyini eleştirenler bile Ukrayna ile Rusya arasında izlediği denge politikasını takdir ederken Kılıçdaroğlu’nun “Ben bunu değiştireceğim” demesi enteresan.

*

Kemal Kılıçdaroğlu, yüzdü yüzdü kuyruğuna getirdi. Tam kuyrukta bu konuya girmese daha mı iyi ederdi acaba?

CENGİZ ÇANDAR’DAN EPEY HIZLI BİR GİRİŞ

YENİ HDP’li Cengiz Çandar, hızlı girmiş olaya.

“Kürtlerin kendi kendini yönetme hakları var” demiş. PKK’nın Suriye’de öz yönetim oluşturmasını makul bulmuş. Türkiye’nin askeri olarak Suriye’de bulunmasını sorun olarak görmüş. Irak’taki PKK hedeflerine askeri harekât yapılmasına dokundurmuş. Falan.

Cengiz Çandar’ın açık sözlü olması takdire şayan ama bu söylediklerinin Türkiye’nin önemli bir bölümünü hop oturtup hop kaldıracağı da bir gerçek.