Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

SEVGİNİN ÜÇ HALİ

Dilimizden düşmeyen ama hayatımızda eksikliğini çok hissettiğimiz bir kavramdır sevgi.  Bu durum acaba sevginin ne olduğunu tam bilmediğimizden mi kaynaklanıyor? “Çok seviyordum öldürdüm” diyen katil acaba gerçekten seviyor mu? Sevginin ne olduğunu bilmeden sevdiğimizi söyleyebilir miyiz?
Sevgi TDK sözlüğünde “İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu” olarak tanımlanmış. 
Sevgi yönelttiğimiz nesneye ve kişiye göre değişebiliyor. Örneğin Kahramanmaraş’ın kırmızı pul biberini seviyorum demekle, Elbistanlı şair Adem Konan’ın şiirini seviyorum dediğimizde aynı sevgiden mi bahsediyoruz? Annemi çok seviyorum veya sevgilimi çok seviyorum dediğimizde sevginin rengi tonu aynı mıdır?
Sevginin felsefesine girersek, belirsiz bir labirentin içine girmiş oluruz. Bu bakımdan ben iki yazarın vurguladığı sevginin üç halini yazarak konunun bir cephesini anlatmak istiyorum. Aşağıdaki üçleme sonuçta bir indirgemedir, sevginin bütün ara tonlarını yansıtmaz ama bize kabaca bir fikir verir.
Japon Yazar Masumi Toyotome “Herşeye Rağmen Sevgi” isimli kitabında üç tür sevgiden bahseder. 1. Eğer sevgisi: Beklentiye bağlı sevgi, şarta bağlı bir sevgidir. Eğer üniversiteyi kazanırsan seni severim. Kişinin kendini merkez alarak duyduğu sevgidir, bencil bir yaklaşımdır. Toplumda en çok rastlanan sevgi türüdür.  2. Çünkü sevgisi: Bir duruma, bir koşula bağlı sevgi türüdür. Ben seni çok seviyorum. Çünkü sen çok güzelsin. Çünkü sen çok zenginsin vs. Durum ve nitelik değiştiğinde sevgi de buharlaşır. Çıkarcı bir sevgi türüdür.  3. Rağmen sevgisi: Bir beklentiye veya bir koşula bağlı olmaksızın iç değerlerle oluşan sevgi türüdür. Yüreğin sevgiyle dolmasıdır. Dış nedenlerden ziyade iç nedene dayalı bir sevgi türüdür. Yazar gerçek sevgi olarak rağmen sevgisini esas alır ve insanlığın en çok özlem duyduğu sevginin bu olduğunu belirtir.
Frederic Lenoir “Bilgelik” isimli kitabında sevgiyi üçe ayırır. 1. Arzu niteliğinde sevgi (eros) türü muğlak bir sevgidir, başkasını öldürmeye kadar götürür.  2- Dostça bir sevgi (Philia) türü, arkadaşlarımıza, dostlarımıza, anne babamıza kısaca yakınlarımıza duyduğumuz sevgi türüdür. 3-Her türlü çıkardan arınmış evrensel sevgi (agape) türü ise sadece yakınlarımızı değil, bütün insanları hatta bütün varlıkları hiçbir karşılık beklemeden sevme halidir. Bu sevgi türü yaratıcı bir sevgidir. Tüm evreni sevmek ve onunla bütünleşebilmektir. 
Peki bir insanın Toyotome’nin rağmen sevgisiyle Lenoir’in evrensel sevgisine ulaşabilmesi mümkün müdür yoksa bu bir ütopya mıdır? 
Osho “Sessizlik” isimli kitabında isim vermeden rağmen ve evrensel sevgiye ulaşabilmemiz için üç tür bir egzersiz yapmamızı önermektedir: 1- Yalnızken yani bir nesne ve bir ilişki yokken de içimizde bir sevgi hali varlığını hissetmemiz önerilmektedir. Hep sevgimizi birine yöneltiriz, ama sevgimizi yöneltmeden bir çiçeğin etrafa koku saçması gibi sevginin salt bir bilinç hali olduğunu keşfetmemiz tavsiye edilir.  Sevgiyi bir ilişki olarak değil bir varoluş türküsü gibi düşünmemiz öğütlenir.  2- Sevgiyi cansız nesnelere yöneltmek, yani size karşılık vermeyecek nesnelere, örneğin deniz kıyısındaki taşlara, denizin dalgalarına, denizin iyot kokusuna. Böylelikle karşılık almadan sevginizin oluşunu, akışını tecrübe edebileceğimiz belirtilmektedir. Bu durumda sevginin asıl işlevinin almak değil vermek olduğu vurgulanmaktadır. 3- İlişkimiz olmayan belki de başka zaman hiçbir zaman karşılaşmayacağınız insanlara sevgiyle davranmamız önerilmektedir. Yani tanımadığımız bir yabancıyı sevebilmek.  Çünkü bu sevgide bir kâr zarar hesabı ve bir karşılık olmadığı gerekçesiyle saf sevgiye ulaşacağımız belirtilmektedir.
Bu üçleme sevgi türünden ilham alarak ben de sevgiyi üçe ayırdım. 
1- Ateş böceği sevgisi. Ateş böceği ışığını sadece kendisi için kullanır. Bu ışık başkasını aydınlatmaz. Sevgisini sadece kendisi için kullananların sevgisini ateş böceğinin ışığına benzetiyorum. Karıncanın sadece kendisi için çalışması gibi. Oysa bal arısı gibi olmak gerek. Hem kendisi hem başkasına faydalı olacak şekilde çalışmak. Sevgi konusunda da hem kendini hem de başkalarını sevmek gerekir. Ateş böceği sevgisi bir çeşit narsistçe bir tutumdur, 2- Ay sevgisi: Kendiliğinden ışık vermeyip sadece başkası ışık verdiğinde onu tekrar yansıtma hali.  Bazı insanların sevgisi de öyledir. Ancak sen ona bir şey verdiğinde o da sana verdiğini yansıtacaktır. Gül herkese kokusunu verir. Sizin ona bir şey vermeniz gerekmez. Oysa fesleğen öyle değildir. Kokusunu almak için başını okşamanız gerektir. Gül gibi bir beklenti olmadan çevrenize sevginizi cömertçe dağıtmanız gerek. 3- Güneş sevgisi. Güneş ışığını bir yerden almaz. Işığın kaynağıdır. Işığını ve ısısını hiçbir şart, beklenti olmadan verir. Bu ışık ve ısı tüm canlıların hayat kaynağı olur. Sevgimiz de güneş gibi olmalıdır, içimizde oluşmalıdır. Bir ilişkiye ve çıkara bağlı olmamalıdır. Hiçbir beklenti, çıkar gözetmeksizin cömertçe tüm canlılara cansızlara dağılmalı onları güzelleştirmeli ve yaşatmalıdır.
Zaman zaman yazdıklarımın çok az sayıda insan tarafından dikkate alınması, paylaşılması, kitaplarımın çok asgari düzeyde alıcı bulması beni düşündürür. Bazen yazmayı bırakıp kendi merkezime çekilmek isterim.  Sonra kendi kendime derim ki soyadın gibi soyisminle müsemma ol. Güneş gibi ol, ışığını saç. Güneş gibi hiçbir geri dönüşüm bekleme. Belki o zaman yazdıklarım, kitaplarım gerçek anlamına ulaşır. Velhasıl Mevlana’nın da dediği gibi “Sevgide güneş gibi ol” mak gerek.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar