Hasan Basri Yalçın

Hasan Basri Yalçın

Mail: ljlsfjsdl@hotmail.com

Siyasi ihanetler serisi

Bazı siyasi gerçekleri açıktan konuşmak lazım. Genelde nezaketsiz olduğunu düşündüğümüz için birçok konuyu gündeme alıp konuşmuyoruz. Ama o zaman da bazılarının oldukça şımarık hallerine tanıklık ediyoruz.
Mesela, kendi oy oranı yüzde biri bile bulmayan bir siyasetçi, ağzından etrafına dehşetler saçarak Erdoğan hakkında meşruiyet tartışması yapmaya kalkıyor. "Bu hükümetin meşruiyeti bitmiştir" diye ilan etmeye kalkıyor. Kimse de "Sen kimsin acaba?" diye sormuyor.
Önemli olan toplumda karşılığı olup olmadığı değil. Gerekirse bir tek oy sahibi olan kişiler bile her türlü siyasi eleştiriyi yapmakta sonuna kadar özgürdür. Ama meşruiyet tartışması açmak kimsenin haddine değil. Yirmi yıldır her seçimde milletin bu kadar yüksek teveccüh gösterdiği bir lideri veya onun siyasi hareketinin meşruiyetini sorgulamak, açıkça hadsizlik ve dengesizliktir. Milletin kendisine yapılmış bir saygısızlıktır. Siyaset yaptığını zanneden bu kafanın, siyasetin altını dinamitlediğini görmeyecek kadar gözü dönmüş.
Neden mi böyle oluyor? Tamamen kişisel sebeplerden. Ahlaki, ideolojik, siyasi tek bir gerekçe yok. Sanki Erdoğan tüm ömrü boyunca bunları taşımak zorunda. Bakan olacaklar. Başbakan olacaklar. Yetmez cumhurbaşkanı olacaklar. Sonra o da yetmez. Yine başbakan olacaklar. Kim bu arkadaşlar? "Toplumda karşılığı var mıdır?" diye sorarsanız, olmadığını kendileri de biliyorlar. Bilemeyecek kadar hayal dünyasında yaşayanlara da vatandaş yakın zamanda öğretecektir neyin ne olduğunu.
Zaten bunlar boyunun ölçüsünü aldıkça dengesizlikleri de artış gösteriyor. İnsan bir kere kendisini toplumsal yaşamın içinde doğru yere konumlandırma sorunu yaşamaya başlamışsa bir daha ondan hayır beklenemez. Erdoğan'ın siyasi başarısı sayesinde toplum önüne çıkanlar, kendilerini toplumun önderi falan zannediyorsa bu ciddi bir zihin kaymasıdır. Sonrasında yaptıklarının rasyonel insanlar tarafından değerlendirilmesi çok zordur.
Erdoğan'ın siyasi hayatı mücadeleyle geçti. Ama sanırım en can sıkıcı olanı, kendi eliyle siyasete dahil ettiği bu isimlerin kendilerini vazgeçilmez sanmaları oldu. Yaklaşık yirmi senedir bir siyasi harekete öncülük eden bir lider var. Buna rağmen sırtında taşıdığı bu isimler, ellerinde bir hançer Erdoğan'ın sırtına saplamak üzere hep hazır bekledi. Sanırım en yorucu kısmı bu olsa gerek.
Düşünsenize, 35 yaşında Türkiye'nin hiç tanımadığı birini bakan yapıyorsunuz. Yaklaşık 10 yıl görevde tutuyorsunuz. O kişi hâlâ sizin partinizde milletvekili iken Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adaylığına Gül'ü getirmek için Millet İttifakı ile iş tutsun. Ki, o Gül de Erdoğan sayesinde zaten bir dönem cumhurbaşkanlığı yapmış.
"Herkesin bir siyasi parti kurma hakkı var" diyebilirsiniz. Herkesin Erdoğan'ı sonuna kadar eleştirme hakkı da var. Ama partinin içinde pusuya yatmak başka bir ahlak sorunudur. Tüm siyasetinizi kendi kişisel kariyerinize hapsetmek de bir ahlaki sorundur. Belki hoşunuza gitmiyor ama bunun sözlükte açıkça söylenecek olursa tek bir karşılığı var: İhanet. Siz bütün bu numaraları çekerken biz de nezaketen bu gerçekliği görmezden gelecek değiliz.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar