Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

SOSYAL MEDYADA ANTİSOSYAL DAVRANIŞLAR

Atalarımız “Usûl olmadan vusûl olmaz” demişler. Yani usûl olmazsa sonuca gidemezsiniz. Mecellede de “Usûl esasa mukaddemdir”ilkesi yer almıştır. Yani usûl esastan önce gelir. Usûl  edeb ilimden de önce gelir.
Günlük hayattaki usulsüzlüğümüz sosyal medyaya da yansımıştır. İnsanların birbiriyle tanışması ve bilgi paylaşmasını amaçlayan sosyal medya ortamları yalan haberlerin, dedikoduların, ucuz siyasi propagandanın, din tüccarlığının, içeriksiz milliyetçiğin alanı haline gelmiştir. Sanal bir çöplüğü dönen bu alanlar ister istemez zamanımızı alıyor ve ruh halimizi bulanıklaştırıyor.
Yapılan araştırmalara göre ülkemizde yetişkinlerin % 45 inin facebook hesabı bulunmaktadır. Neredeyse yetişkin nüfusun yarısı. Ben de uzun süredir facebook hesabı kullanıyorum. Kullanırken hoşnut olmadığım bazı konulara değinmek istiyorum:
1) Eğer facebook hesabında arkadaş olduğun kişiler hayatta bizzat tanıdıkların, yakın dostlarından ibaret değilse üçüncü kişileri ilgilendirmeyen "teyzemin eski kocası öldü. Eniştemin halası ameliyat oldu, dualarınızı bekliyorum." diye paylaşımlarınız anlamsız ve saçmadır. Müslüman Türk örf ve adetine uygun değildir.  O tür haberler bizzat ilgili insanlara iletilir. Ancak üçüncü kişilerin faydasına olabilecek ilim, kültür, sanatla ilgili tavsiyeler yapmak uygundur. Kitap, dergi, film, tiyatro vb tavsiyeler yapılabilir. Facebook grubunda bulunan kişilerin bilmesinde fayda umulan bilgiler paylaşılabilir.
2) Doğruluğu belli olmayan, tartışmalı ve dedikodu niteliğinde bilgiler araştırmadan, incelenmeden, mantık süzgecinden geçirilmeden paylaşılmamalıdır. Özellikle belli mihrakların, siyasi çevrelerin propaganda amaçlı  hazırladığı manipülasyona yönelik iletileri paylaşılmakta böylelikle; korku, şüphe, endişe duyguları yaygınlaştırılarak, toplum her türlü operasyona açık hale getirilmektedirler. Sosyal medyanın bilinçsiz kullanımı ve yanlış iletilerin paylaşımı sonucunda hem bireysel hem toplumsal zararlar doğmaktadır.
3)Tebrik ve baş sağlığı, düğün davetiyeleri, doğum günü gibi mesajlarının doğrudan ilgili kişileri arayarak yapılması gerekir.  En samimi iletişimin her zaman bire bir (yüz yüze görüşerek, telefonla konuşarak, en azından özelden yazarak) olduğu unutulmamalıdır.
Aksi takdirde birbirinin tekrarı olan tebrikler, başsağlığı mesajları vs. sanal alemi çöplüğe  çevirmektedir. Gereksiz yere ilgisi olmayan  insanların zamanını almaktadır.
4)Bir içeriği olmayan, mesaj taşımayan iletilerle insanlar meşgul edilmemelidir. Perşembe günü akşamından başlar Cuma günü akşamına kadar sürer “Hayırlı cumalar” korosu. Ne demek “hayırlı cumalar”. Hayırlı cumalarda kullanılan “hayır” kelimesi “yararlı” “faydalı” anlamında bir sıfattır. Birine “yararlı cumalar” desek bu sözün ona ne yararı olacaktır. Cumayı atlayıp ertesine yani cumartesine geçtiğimizde yarar kelimesinin bir yararı kalmıyor mu? Yoksa sadece “biz de bu koronun içindeyiz” diye başkalarının görmesi için kendimizi işaret mi ediyoruz? Örneğin 28 Şubat sürecinde yaşasan bu iletiyi paylaşır mıydın? Yoksa sana bir siyasi fayda mı sağlıyor.
5-Birçok kişi sizi doğrudan ilgilendirmeyen paylaşımlarda isminizi etiketliyor. Sizden izin almıyor. Sizi kendi paylaştıklarına maruz bırakıyor. Bu durum izin almadan etiketlediğiniz insanın iradesine karşı saygısızlıktır. O kişinin kendine mahsus hesabında bir çeşit parazitlik yapmaktır.
6- Facebook paylaşımlarını herkese açık hale getirdiğinizde arkadaşlığa kabul etmediğiniz kişiler bile siyasi provokatif yorumlarla yazınızı amacı dışına çıkarabiliyorlar. Paylaşıma kapattığınızda ise sizin paylaşımınızı dostlarınız paylaşamıyor. Hukukun tam işlemediği hatta yanlış işlediği bir zeminde faydalı olsun diye yazdığınız bir yazı sizin zararınıza sonuç doğurabilir.
Kişiler kendi ilmi seviyelerini hesaba katmaksızın her türlü yorumu yapmaya kendilerine hak görüyorlar. Sosyal medya sanki yorum yapmada herkese eşit bir statü veriyor. 
7- Sosyal medya nitelik üzerinden değil nicelik üzerinden fayda ya da haz sağlıyor. Diyelim ki “hayırlı cumalar” ya da “yaşasın cumhuriyet” dediğinizde alabildiğine beğeni alırken, yazdığınız hatırı sayılır bir yazı pek itibar görmüyor. Bu durum hem siyasallaşan bir toplum  hem de kişilerin nitelik değil nicelik üzerinden düşünmeye yatkın oluşundan kaynaklanıyor. Çünkü sosyal medyada  bir paylaşımın değeri ne kadar beğeni varsa ona göre şekillenmeye başlıyor. Bu durum sadece niceliği öne çıkaran niteliği dikkatten uzaklaştıran bir kalitesiz ortam doğuruyor.
8- Facebook hesabınızda ne kadar çok kişi varsa ve bunlar çok  değişik düşünce yapılarına sahip kişilerden oluşuyorsa, doğal olarak polemik konusu olacak yazılardan kaçınıyorsunuz. Farkında olmadan kendinize bir iç sansür uyguluyorsunuz. Bu durum, dişe dokunmayan sade suya tirit yazıları doğuruyor. Daha derin ve hatırı sayılır yazılar yazmak ve paylaşmak muhatap olarak biraz ehli kelam kişileri gerektiriyor.  Bu nedenle facebookta yazılarımızı paylaşarak  faydalı olalım derken bir yandan da sığlaştırmanın yolunu açıyor. 
9- Sosyal medya sahte kişiliklerin oluşmasına da zemin hazırlıyor. Hiç tanımadığı kişiye başsağlığı diliyor ama hiçbir üzüntü duymuyor, tanımadığı kişinin doğum gününü kutluyor ama bir duygu karşılığı yok. Diyelim bir kitap yazıyorsunuz. Size övgüler, tebrikler yağıyor ama bunu yapanlar hiç  kitabını alıp okumuyor. (Sosyal medyaya bağlı olmaksızın yakın dostlarınız hariç) Sanal dünyadaki bu sahte tavır hayatın tümüne yansımaya başlıyor. Bir şeyi sürekli yaptığında karaktere işliyor.
10- Faydalı olsun diye yazdığınız yazı süreklilik kazandığında bir zaman sonra kendinizde mecburiyet duygusu oluyor, artık yazmak için yazmaya dönüşebiliyor. Kendinizde aleme nizam veren bir bilgelik vehmine düşebiliyorsunuz. Bu nedenle zaman zaman sosyal medya orucu tutmak gerekiyor.
Velhasıl sosyal medyayı usulüne adabına göre kullandığımızda faydalıdır. Ama usulsüz adabsız kullanıldığında beyni ifsat eden, zamanımızı çalan ve canımızı sıkan bir mecraya dönüşebilmektedir.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar