Atıf ÖZGEN

Atıf ÖZGEN

Mail: ozgenatif@gmail.com

SOSYAL YAŞAMDA ŞİDDET

Günlük yaşamda her gün bir yenisini duyduğumuz şiddet haberlerinin toplumun değişik kesimlerine yaygınlaşması, üzerinde sosyal bilimcilerin de çalıştığı önemli bir sorun haline gelmiştir.

Gün geçmiyor ki basının güncel haberler sayfasında veya değişik medya organlarında kadınlara, çocuklara veya masum insanlara yönelik şiddet olayları yer almamış olsun…

İçinde yaşadığımız toplumda şiddet haberlerinin yanı sıra; magazin haberlerinin, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı haberlerinin sıkça yer alması sağlıklı bir toplumun işareti olarak düşünülemez!..

Bir toplumda sosyal yaşam öncelikle sanat, spor, bilimsel ve siyasi gelişmelerden ışığını almalı, insanları olumsuz etkileyen şiddete yönelik haberler gündemi fazla meşgul etmemelidir.

Toplumumuzda sanata, sporun değişik dallarına ve bilim insanlarımızın başarılarına yönelik haberler de medyaya yansımakla beraber bu haberlerin toplumsal yapıda tam karşılık bulduğunu söyleyemeyiz.

SUÇ VE ŞİDDET

İnsan yaşamına yönelik acı sonuçlar veren şiddeti bir yöntem olarak benimsemek, suçu daha başlangıçta iken kabul etmek demektir.

Fiziksel, duygusal, psikolojik, cinsel veya teknolojik alanlarda görülen şiddet türlerindeki artış, toplumda görülen suç oranlarını da artırmaktadır.

Yasaların öngördüğü kurallara aykırı davranışlar şiddeti körüklemekte ardından suçlu sayısı ve mahkûm olan insan sayısında artış gözlenmektedir.

Toplumun değişik kesimlerinde şiddetin varlığı o kesimlerde sosyal açıdan bozulmalara yol açmaktadır.

Aile içinde görülen şiddet, ailede birlik ve beraberliğe tehdit etmekte aile yapısı sarsıntı geçirmektedir.

Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet, kadınlarımızı savunmasız ve yalnız bırakmakta, cinsiyet eşitliği bu durumdan büyük zarar görmektedir.

Eğitim kurumlarında görülen şiddet; öğrenci, öğretmen ve öğrenci velisi arasında olması gereken dayanışmayı bozmaktadır.

İş yerinde görülen şiddet işçi-işveren ve amir-memur ilişkisine büyük zarar vermektedir.

Günlük yaşamda bireysel silahlanma, zararlı madde kullanımı veya kural ihlali sonucu oluşan şiddet; birlikte uyum içinde olması gereken yaşamı tehdit etmektedir.

Günümüz Türk toplumunda terör eylemcisi olarak hüküm giyen tutukluları bir yana bıraktığımızda ceza evlerinde değişik suç türlerini kapsayan suçlu sayısında bir artış gözlenmektedir.

Resmi kurumlarca açıklanan istatistiki veriler; ülkemizde son yıllarda hırsızlığın 7 kat, kaçakçılığın 9 kat, cinayetlerin 6 kat, uyuşturucu kullanımın 7 kat ve cinsel suçların 10 kat arttığını göstermektedir.

Ceza infaz kurumlarında bulunanların % 90 ı aşkın kesiminin erkeklerden oluştuğunu, toplam hükümlü sayısının 300 bine yaklaştığını göstermektedir. Çocuk hükümlü sayısının da 1.500 civarında olması toplumun geleceği adına üzüntü verici bir durumdur.

SEVGİ VE HOŞGÖRÜ TOPLUMU

Toplumun şiddet sarmalından kurtulması, toplumsal yapıda sevgi ve hoşgörüyü hâkim kılmakla mümkün olabilir.

Gelecek adına umutlu olmanın bir yolu da sevgi ve hoşgörü toplumu oluşturmakla sağlanabilir çünkü sevgi ve hoşgörü gibi insani değerlerimizin toplumsal yaşamda canlanmasına ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz.

Kuralsız davranışlar, anlık öfke nöbetleri kendisine hâkim olamayan bazı insanlarda şiddet içeren davranışlara yönelimi artırmaktadır.

İnsan olarak hep birlikte insani değerlerimizi hayat kılavuzu yapmak zorundayız.

Şiddetin yaşandığı, suça yönelimin arttığı bir ortam, yalnızca ceza infaz kurumlarında mahkûm sayısının artmasına yol açmaktadır.

Sevgi ve hoşgörü ise insani yanımızı açığa çıkarır, toplumda birlik ve beraberliği sağlayan bir tutkal görevi görür.

Dileriz insani değerlerimizi yaşamak ve yaşatmak toplumsal yaşamımıza olumlu yansısın ve şikâyetçi olduğumuz şiddet olgusu sona ersin.

 

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar