Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

SÖZÜN İTİBARI KALMAZSA...

Her gün bir yazı yazıp bunu dostlarımla paylaşayım istiyorum. 

Bunu hem kendimi geliştirmek, yeni şeyler öğrenmek hem de paylaşarak çevreme faydalı olmak adına yapıyorum

Ama ülkemizde ana gündem terör ve her gün yüreğimizdeki yaranın, şehit cenazeleriyle tekrar tekrar kanaması. Bununla birlikte mide bulandıran siyasi polemiklerinin havada uçuşması. Seviye, erdem, hukuk tanımaksızın atılan nutuklarda, en galiz ifadeler, en argo deyimler, en çirkin kelimelerle karşılaşıyoruz.

Gündeme dair aklı selim bir şeyler yazmak, insanların kutuplaştığı bir zeminde kimseye bir faydası olmayacağı gibi tarafların husumetine maruz kalma ve zarar görme riskini de beraberinde getirebilir. Diğer yandan aklı selim bir kaç kelam etmek ülkede bu kadar iç kanatan, iç karartan mesele varken ilgisiz bir tavır gibi algılanabilmektedir. Onun için zaman zaman klavyenin başına geçip sonra yazmaktan vazgeçiyorum.

Günümüzün en önemli meselesinden biri de sözün itibardan düşmesidir. Hayatta karşılığı olmayan güzel sözleri tekrar etmenin de anlamsız olacağını düşünüyorum.

Ebubekir Kurban'ın Garipler Kitabını okurken anlattığı Abdulkadir Geylani’nin bir menkıbesi beni oldukça düşündürdü.

“Geylani hazretleri her Cuma bir camide vaaz verir, namazdan önce cemaate konuşur. Yine bir alim olan oğlu da vaaz halkasındadır. Oğul, babasının yaptığı her sohbette cemaatin bambaşka bir halet-i ruhiyeye girdiğine, haşyetten kavrularak ağladığına şahit olur. 

Geylani Baba bir gün hastalanır ve oğlundan Cuma vaazını vermesini ister. O da babası gibi tesirli konuşma gücüne sahiptir. Pek çok hassas meseleye değinir ama sohbetin cemaat üzerinde hiçbir etkisi olmaz. Durumu babasına anlatan oğul, “Haftaya gel, vaaza dikkat et ama” cevabını alır. Geylani vaaza başlar. Besmeleden sonra:

“Ey cemaat! Komşumun bir tavuğu vardı, hastalandı ve dün öldü” der. O sözleri duyan cemaat başlar ağlamaya. Olup biteni anlayamayan oğul, babasından işin sırrını öğretmesini ister.

Geylani'nin cevabı, kalbe dokunan yağmur tanesi cinsindendir: “Benim gibi çöllerde yirmi beş yıl ot yiyerek gezip tezkiye-i nefs eylersen, kullandığın kelime de o temizlikten payını alarak gelir.”

Bilmek ve söylemek, eğer samimiyetten yoksunsa ve hayatta karşılığı yoksa hiç önemli değildir.

Bir hadis bize bunu güzel anlatır.

"Bütün insanlar helâk olmuştur, âlimler müstesna. Âlimler de helâk olmuşlardır, ilmiyle âmil olanlar müstesna. İlmiyle amel edenler de helâk olmuşlardır, ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahipleri de büyük bir tehlike üzerindedirler.”

Bu sözden anlaşılan cehalet helak olmak için en temel sebeptir. Ancak ilim sahibi olmak yetmiyor, ilmini uygulamak, bunu ihlasla, erdemle,takva ile yapmak yani samimi olmak gerekiyor. Fakat samimiyetle yaptığın şeyde dahi yine bir gurura kibre kapılır her şeyi kendinden menkul zannedersen yine kendini kurtarmış sayılmazsın.

Günümüzde söz sadece dilin süsü gibi, arkasında yürek sıcaklığı yok. Hz. Ömer’in adalet menkıbesini ağlaya ağlaya anlatan kişilere bakıyorsun, sadece tiyatro oynuyor. Sözün arkasında ihlas yok, samimiyet yok, takva yok, hayatında adaletin eseri yok. Sözün samimiyeti yoksa hayatta karşılığı yoksa, söz bir gösterişin bir kibrin karşılığı ise ne anlamı var?

Allah bizi amelsiz, ihlassız, takvasız ilimden korusun. Amelsiz, ihlassız, takvasız ilim şeytan işidir.

Leyleğin hikayesi bize bunu çok güzel anlatır.

Leyleğin biri kendine yuva yapmak için yer ararken, o dönemde ünlü olan bir alimin bacasını görmüş. Bacanın yuva yapmaya elverişli olması nedeniyle leylek, hem yuvamı yaparım hem de alime yakın olup ondan bir şeyler öğrenirim diye düşünmüş. Ve yuvayı alimin bacasına yapmış.

Leyleğin yuva yaptığını gören alim hiddet ve şiddet içinde taş ve sopayla leyleğe saldırmış. Leylek canını zor kurtarmış ama bu arada ayağının biri kırılmış.

Leylek alimi kadıya şikayet etmiş. Kadı, leyleğin davasını kabul edip alimin de bir bacağının kırılmasına karar vermiş.

Leylek: “Lütfen onun ayağını kırmayın, başka mağduriyetlere yol açmayın, sadece başından kavuğunu alın yeter” demiş. Kadı merakla sormuş “neden?” Leylek,“Kavuğunu alın ki başkaları da benim gibi yanılıp zalimi alim sanarak aldanmasın” demiş.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar