Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

UZLAŞMA KÜLTÜRÜ VE İNSANCA YAŞAMAK İÇİN UZLAŞMAK

Yüz savaş kazanmak hüner değildir. Hüner savaşmadan güvenliği sağlamaktır.
 (Çin Atasözü)

Uzlaşmak en önemli insani özelliklerimizdendir. Her insanın farklı düşüncesi ve anlayışı vardır. Bu farklılıklar insanlığın gelişimi için bir zenginlik bir gerekliliktir. Uzlaşmayı günlük hayatımızda olumlu bir kavram olarak kullanırız. Ancak bu kavramların sınırlarını iyi tespit etmek gerekir. Uzlaşmanın temelinde bilgi, erdem, sevgi,  insanlık adına fayda olmalı. Uzlaşmak insanları daha zararlı bir sonuca gitmekten kurtarmalıdır.

Uzlaşma insanlığın mahvına yönelikse, kötülükte anlaşma ise buna uzlaşma değil suçta ya da kötülükte işbirlikçilik demek uygun olur. Her insan kavga yapabilir, zıtlaşabilir. İnsan eğitimsiz, sevgisiz ve erdemsiz olduğunda bunlar olağan hallerdendir. Ancak kişinin sosyal ilişkilerinde uzlaşı kültürü içinde hareket etmesi belli bir beyin ve yürek kalitesini gerektirir.

Uzlaşı anlayışı, kazan/kazan ilkesinin zemini oluşturur. Eskiden akıllı insana izafe ettikleri “Bir iş yaptığında hem kendisi hem başkası fayda görür.”  şeklindeki davranış modeli de uzlaşı kültürü içinde yerini bulur. Uzlaşmayı hayatımıza öyle yaymalıyız ki, kavgalaşma ve çatışmaya yer bırakmamalıyız. Çünkü bu bir seçimdir. Uzlaşma kültürüyle insanlığa ve medeniyete, kavga ile yabanıllığa ve vahşete doğru yol alırız. Uzlaşma aklı kullanmanın ve başkalarının da aklından istifade etmenin yollarından biridir.

Uzlaşmadan bizi uzaklaştıran etmenler nelerdir? Bunu öğrendikten sonra uzlaşma kültürünü algılamamız daha kolay olacaktır. Uzlaşmayı karşılıklı konuşma ve dinlemeyi bilenler başarabilir. Napolyon “Her şeyi konuşabilen insanlar, her şeyin üstesinden gelebilirler.” der bir sözünde.

Özgüven eksikliği uzlaşma anlayışını ortadan kaldırır. Eğer özgüven yoksa kandırılma, aldatılma korkusu ön plana çıkar. Karşı tarafı anlama ve değerlendirme yetimiz sekteye uğrar. Karşı tarafı tam anlamayınca şüpheci yaklaşırız, kötü varsayımlarla hareket ederiz.

Özgüveni uzlaşma konusundan bir üst kavram olarak kabul etmek gerekir. Özgüvenin oluşumunda bilgili olmanın, empati kurabilmenin, konuşmayı, dinlemeyi ve tartışmayı bilmenin büyük önemi vardır. Bilgi olmadan konuşmak, dinlemek ve tartışmak verimli sonuçlar doğurmaz. İletişim kazalarına yol açar. Gereksiz tartışmaların, zıtlaşmaların hatta kavgaların nedeni olabilir.

Bilgili olmanın arka planında erdem ve hoş görü de bulunmalıdır. Aksi takdirde bilgi bir üstünlük kurma, ezme ve sömürme anlayışıyla uzlaşmanın değil kavganın aracı haline gelebilir. Bizi uzlaşmadan uzaklaştıran en önemli etmenlerden biri de önyargılarımızdır. Geçmişteki deneyimlerimizin bize enjekte ettiği duygu ve düşünceler olumlu adımların önünde bir duvar oluşturabilir. “Şu millet haindir.” “Bu millet zalimdir.” “A partisi hırsızdır.” “B partisi aşırı uçtur.” gibi yargılar uzlaşma zeminini ortadan kaldırır. Her olayı, olguyu zamana ve mekâna göre kendi şartları içinde değerlendirmek gerekir. Önyargı uzlaşmanın önünde duvar oluşturur.

Uzlaşma fikri alçak gönüllüğü, fedakârlığı, feragati ve eleştiriye açık olmayı gerektirir. Kendini sürekli büyük görmek herkese tepeden bakmak, üstün ve önemli konumda olduğunu varsaymak, uzlaşmanın önündeki engellerdendir. Kişi “Ben bilirim, ben yanılmam, ben geri adım atmam,  ben güçlüyüm, ben önemliyim” diyerek uzlaşma anlayışından uzaklaşır. Katı zihinsel yapıya sahip bu tür kişiler zamanla hem yalnızlaşır hem de uzlaşmanın getirdiği zenginliklerden yoksunlaşarak verimsizliğe düşerler.

Uzlaşma gizli gündem taşıyarak oluşmaz. Kafanın arkasında farklı planlar taşıyarak yapılan uzlaşma, uzlaşma değil hilekârlık olur. Sıkışan eller kısa zamanda yumruğa döner. Uzlaşma belli bir yürek şeffaflığını gerektirir. Yüreği yansıtmayan yüzdeki maske çabuk düşer. Peki, uzlaşma sonunda kazanımlarımız ne olur?

Uzlaşma kültürü bizim insanca yaşamamızın anahtarıdır. Sosyal barış uzlaşma ile mümkün olur. Demokratik yönetim ancak uzlaşma ile mümkündür. Özgürlük alanımızı ancak uzlaşıyla genişletebiliriz. İç huzurumuz da uzlaşmanın sükûnetiyle sağlanır. Uzlaşmak hayatı bir bütün olarak görmemizi sağlar. Uzlaşmak ahenk ve uyumdur. Batı dünyası uzlaşma kültürü içinde takım ruhunu yakaladığından bilimde ve teknikte ileri adımlar atmaktadır.

Uzlaşma olursa dayanışma ve güç birliği sağlanır. Toplumumuza bakıyoruz. Trafikte insanlar kavgalı. Bu nedenle her yıl binlerce insanımız ölüyor. Sosyal ilişkilerde uzlaşmasız tutum nedeniyle adliyeler iş yükünü kaldıramıyor. Siyasette sürekli kavga hali var. Uzlaşma olmadığından kötü yönetiliyoruz. Ülkenin varlığı ve birliği tehlikede. İnatçı keçiler gibi köprüden düşmek üzereyiz. Oysaki uzlaşma olsa birçok hayati ve önemli dertlerimiz çözümlenecektir. Yüzümüz gülecek mutlu olacağız.
**
(Fikir Coğrafyası youtube kanalında Salih Cenap Baydar ve Prof. Dr. Vehbi Başer'in "Kimliklerin Aşk ve Nefret Nöbeti: Türkiye'de Yılbaşı Kutlamaları" başlıklı sohbetini izledim. Sevgiyi, hoşgörüyü, uzlaşıyı, aklı selimi telkin eden güzel bir programdı. İzlemeyenler için tavsiye ederim. Ben de bir zamanlar yazdığım yazıyı konuyla ilişkili olması nedeniyle yeniden paylaşayım, istedim.)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar