Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

YALAN, EMPATİNİN NERESİNDE DURUR?

Empati kelimesi TDK sözlüğünde duygudaşlık olarak karşılık bulmuştur. Empatik davranmak, karşımızdaki insanın duygularına paydaş olmak, kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyarak onu anlamaktır.

Türkçede hemhal olmak tabiri kullanılır. Empatide bir çeşit karşımızdaki insanın rolüne girerek onu anlamaya çalışmak vardır. Hemhal olmakta ise karşımızdaki kişiyle ayni halde bütünleşmektir. Ancak bunu herkesle yapmamız zordur. 

Kendimizi her zaman duygu ve düşüncede bir başkasının yerine koyabilmek mümkün müdür?

Başkalarının düşüncelerini, görüşlerini, fikirlerini anlamak yani bilişsel anlamda empati kurmak ancak bilgi ve algı düzeyi birbirine benzer kişiler arasında mümkün olur. Ya da bilgi ve algı düzeyi yüksek biri, bilgi ve algı düzeyi düşük birine karşı bilişsel bir empati de bulunabilir. Ancak bunun tersi düşünülemez. Yani bilgi ve algı düzeyi düşük biri bilgi ve algı düzeyi yüksek biriyle bilişsel anlamda empati kuramaz.

Besteci, müzisyen, yazar Dr. Halil Atılgan bir anısını anlatmıştı.

Çalışma ofisinde kendinin bulunmadığı zamanda bazı kitapların raflardan yere düştüğünü görmüş, hırsızlık ihtimaline karşı güvenlik birimine ihbarda bulunmuş. İncelemek üzere iki güvenlik görevlisi ofise gelmiş.  Çalışma ofisinde odaların kitapla dolu olduğunu gören güvenlik görevlisi “Abi bu kitapların hepsi senin mi” diye sormuş “evet cevabı alınca “Abi bu kadar kitaba para verilir mi deli misin sen” demiş.  Halil Hoca bu soruya karşılık “Bu kadar akıllıya bir deli gerek” diye cevaplamış. “Çünkü cehaleti meziyet sanan birine kitabı nasıl anlatabilirdim ki” diyor.

Başkalarının duygularını anlamak yani duygusal empati bilişsel empatiye göre daha kolaydır. Sevgi, nefret, öfke, acı, üzüntü, merhamet, husumet gibi duygular insanın değişik dönemlerinde yaşadığı bir haldir. İyi niyet sahibi olmak, önyargısız olmak koşuluyla başkalarının duygularını anlamak mümkündür.

Empatinin bir başka cephesi ise başkalarının sizden beklentisini sezmek, anlamak ve bu anlamda ona bir karşılık vermektir. Empatik ilgi olarak isimlendirilen bu durum beraberinde birçok sorunu getirir. Çünkü karşı tarafın beklentilerini anlamak, sezmek ve ona uygun davranmak sizce doğru olmayabilir. Böyle bir durumda adına beyaz dediğimiz yalanları söyleriz. Örneğin ölümcül bir hastalığa yakalanmış birine, “Çok berbat görünüyorsun. Bu gidişle fazla yaşamazsın” diye söylemezsin. Kendi düşüncelerinin aksine “Çok iyi görünüyorsun, kısa zamanda atlatırsın, seni iyi gördüm” dersiniz. Moraliniz çok bozuk olsa bile çok samimi olmadığınız birinin “nasılsınız” diye sormasına “şükür iyiyim” der geçersiniz. Çünkü onun beklentisi sizin acılı hikayenizi dinlemek değil, nezaket gereği hâl hatır sormaktır. “İyiyim” diyerek yalan söylersiniz. “Kaç yaşında gösteriyorum” diye soran bir bayana yaşından daha küçük bir yaş söylersiniz.

Günlük hayatta sizin iyi insan olma tutarlığınızı kötüye kullanmaya çalışan insanlar doğru ve yerinde olmayan taleplerde bulunabilirler. Siz açık bir şekilde karşı tarafın böyle talep ve beklenti içinde olmalarının yanlış olduğunu, onların yüzüne vurup kıramazsınız. Sosyal ilişkilerin fazla zarar görmemesi adına yalan söylersiniz. Yalanlar makine yağı gibi ilişkilerdeki zararlı olabilecek sert sürtüşmeyi yumuşatır.

Bu yazıda yalanın meşruiyetini savunduğum anlaşılmasın. Yalanı sosyal beynin ürettiği bir durum tespiti anlamında yazıyorum. 

Yalan söylemenin mantık açısından da tutarlı bir tarafı var mıdır? Hayatımızda bir adım atarken bu adımın sonuçlarını dikkate alarak atarız. Adımın hem kendimiz hem sosyal açıdan fayda ve zararlarını dikkate alırız. Eğer yalan hem kendimiz hem de sosyal anlamda daha faydalı bir sonuç doğuruyorsa yalana başvururuz. Buda, gerçeği, ‘işe yarayan’ olarak tanımlar. Onun gerçek tanımı, işe yarayandır. Bir yalan işe yarıyorsa doğrudur. Bir doğru işe yaramıyorsa sahte olarak değerlendirilir.
Freud son günlerindeyken bir arkadaşına yazdığı mektupta, hayatı boyunca yaptığı gözlemlere göre şu sonucun kaçınılmaz olduğunu söylemiş: “İnsanlar yalansız yaşayamıyor. Gerçek tehlikeli. Yalanlarsa lezzetli ama sahte. Sevgiline tatlı saçmalıklar söylemeye devam ediyorsun, o da sana tatlı saçmalıklar söylemeye devam ediyor. Ve bu arada hayat elinden kayıp gidiyor.”

Yalanın dini ve ahlaki cephesi farklı bir konudur. Yazı konusu, yalanın psikososyal cephesiyle ilgilidir. Empatik ilgi kuralım derken kaçınılmaz yalanların nasıl hayatımızda yer aldığına dair kendi penceremden tespitler bunlar. Yazdıklarım, empati ve yalan ekseninde yapılacak her türlü yoruma açıktır.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar