Durdu Güneş

Durdu Güneş

Mail: durdugunes@hotmail.com

YAZMA KONUSUNDA TAVSİYELER

Ben ne ölçüde bir yazarım bilmiyorum. Bazen var olduğumu hissetmek, bazen de insanlara söyleyecek bir sözüm olduğu için yazıyorum. Yazarlığın herkesçe kabul edilmiş bir standardı da yok. İnternetin hayatımıza girmesi ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla artık herkes kendi çapında bir yazar gibi görünüyor. 

Zaman zaman yazıya meraklı öğrencilerim benden tavsiye istiyorlar. Dilim döndüğünce kendi deneyimlerimi aktarıyorum. Bugün sadece öğrencilerim değil, bu konuda meraklı olanları da düşünerek birkaç tavsiyede bulunmak istedim. İşte bunlardan bazıları:

1-Hepimiz dünyada ilk, tek ve son kişiyiz. Yani benzerimiz yoktur. Bu nedenle dünyaya, hayata bakış açımız, yorumlama biçimimiz de özgün ve özeldir. Yazarken bu öznelliğimizi unutmamamız gerekir. Ancak tek düze bir hayat yaşıyorsak, deneyimlerimizi çeşitlendirmiyorsak, söyleyecek ve yazacak bir şeyimiz de o ölçüde az olacaktır. 

2-Kişi yazdıkça kendi öznel dünyasında derinleşmeye başlar. Bu nedenle insan yalnızlaşmaya başlar. Yalnızlaşmak çevrenizde insanların olmaması anlamında değildir. Kalabalıklar içinde de yalnız kalabilirsiniz. Yazdıkça aynı derinliklerde yüzdüğünüz insan sayısı minimize olmaya başlayacaktır.

3-Yazmayı düşündüğünüzle yazdığınız arasında her zaman bir mesafe bulunabilir. Çünkü kelimelerle yazıyoruz. Kelimeler; duygunun, düşüncenin, hayalin, olgunun kendisi değildir, sembolüdür. Ne kadar yazarsanız yazın yine de bir tatminsizlik duygusu yaşayabilirsiniz. Orhan Veli aşk duygusunu anlatırken boşuna dememiş “Bilmezdim kelimelerin kifayetsiz olduğunu” Bu durum sizin sabırla ilerlemenizi engellememelidir.

4-Yazmak bir serüvendir, zorlu bir yolculuktur. Yazma yolculuğunda önceden hesaplamadığınız duygu ve düşüncelerle karşılaşabilirsiniz. Bir yandan da yazdığınız şeyler sizi yeni insana dönüştürür. Yazıya başlarken ki yapınızla yazıyı tamamladıktan sonraki haliniz aynı değildir. Yazının başındaki ile sonundaki kişi değişmiştir.

5-Hayattaki bir gerçekliği olduğu gibi yazmak zorunda değiliz. Bazen bu gerçeklik çok absürt olabilir. Okuyucuya öyle anlatılabilmeli ki bu absürtlüğün de kendi içinde bir mantığının bulunduğu hissettirilmelidir.  Aksi takdirde yazılan ya da kurgulanan olay anlaşılmaz bir deli saçması haline döner.

6-Yazdığınız şey bir başkasında bir etki uyandırmalıdır. Okuyucunun içindeki kıvılcımları harekete geçirmelidir. Okuyucuda bir değişiklik duygusu uyandırmayan eser başarılı görmek zordur.

7-Yazdığınız yazıyı kendi kendinize hafif bir sesle okuyun. Her kelimenin, cümlenin kendine mahsus bir müziği var. Sesli olarak okuduğunuzda akıştaki ritim bozukluğunu, ahenksizliği hissedersiniz. 

8-Yazdığınız yazılarda “başkaları ne der,” “el alem ne der” diye düşünür bunu fazla umursanız özgün bir eser vermeniz mümkün olmaz. Farklı şeyler yazdığınızda insanlar başlangıçta bunu garipseyebilirler. Fakat özgüvenle ve özgünlükle ortaya koyduğunuz eserlere zaman geçtikçe alkış sayısı artacaktır.

9-Yazmayı bir görev duygusu ya da bir zorunluluk olarak düşündüğünüzde etkileyici olmak zordur. Kimse sizin yazar olmamız için emir vermiyor. Yazarken daha önce var olmayan bir fikri, bir düşünceyi, bir duyguyu insanlığa sunmanın heyecanını yaşadığınızda etki yörüngeniz genişleyecektir.

10-Yazmak, kendi deneyimlerimizden acı da olsa sevinç de olsa anlamlı güzel buketler oluşturmaktır. Bu durum aynı zamanda dünya sahnesinde oynadığımız rolü başkalarına göstermek anlamına gelir. Biz yazarken aynı zamanda hem çağımız hem de gelecekteki başka yüreklerde, zihinlerde nasıl var olduğumuzu ve olacağımızı da ortaya koyuyoruz.

11-Yazmak aynı zamanda birçok yazarla beraber olmak demektir. Yazmak bizi yeni kitaplar okumaya yöneltir. Her bir kitap ise bizim bir yazarla iletişim kurmamızı sağlar. Örneğin Sokrates, Montaigne, Nasreddin Hoca, Mevlâna, Yunus Emre, Refik Halit Karay vs. ile aynı ortamı paylaşmış oluruz. Zaman ve mekanları aşan birliktelikler yaşarız. Birlikte olduğumuz yazar sayısı arttıkça bizim de yazma yeteneğimiz daha fazla gelişir.

12-Tavsiyelerimi okuyun ama sonra da bunları unutun. Tıpkı bir meyveyi yedikten sonra meyve adına bir şey kalmaması gibi. Yenilen bir meyve nasıl bünyenize karışıp sizin canlılığınızda, sağlığınızda yeni bir rol üstleniyorsa, tavsiyelerim de dimağınızda olduğu gibi kalmayacak yeni sentezlerle farklı roller oynayacaktır.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar