Mevlüt Tezel

Mevlüt Tezel

Mail: dfdklggl@hotmail.com

Yok artık Avrupa!

Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi kabul edilemez bir durum. Avrupa'nın ortasında yaşanan insanlık dramı kelimelerle ifade edilemez. ABD ve Avrupa ülkelerinin Rusya'yı yalnızlaştırma politikası, uygulanan ağır ekonomik yaptırımları da bir noktaya kadar kabul edilebilir.
Ama ABD ve Avrupa ülkelerinin bu yalnızlaştırma politikası mantık sınırlarını zorlamaya başladı.
Rusya medyasını yasaklayınca "Yok artık" demiştim ama bu daha başlangıçmış! Bazı ülkelerde restoranların menü tabelalarına "Ruslar giremez" diye yazılmaya başlandı.



Hadi buna bireysel faşizm diyelim! Ukrayna'da yaşayan ve savaştan kaçan siyahi insanların sınırda geri çevrilmeye çalışılmasına ne diyeceğiz?
Peki, Çekya'nın Başsavcısı Igor Striz'ın Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini alenen desteklemenin üç yıla kadar hapis cezasına tabi olabileceğini açıklaması düşünce özgürlüğüne aykırı değil mi?
Durun daha bitmedi! Münih Filarmoni Orkestrası'nın efsane Rus şefi Valery Gergiev, Rusya- Ukrayna savaşını kınamadığı gerekçesiyle görevden alındı.
Irak ve Afganistan işgal edince görevden alınan Amerikalı, İngiliz orkestra şefi hatırlıyor musunuz?



DOSTOYEVSKİ DE YASAK!
Asıl "Yok artık" denilecek olay ise İtalya'daki Milano-Bicocca Üniversitesi'nde yaşandı. Paula Nori isimli yazarın ünlü Rus yazar Dostoyevski üzerine vereceği ders iptal edildi. Üniversite iptal gerekçesini "Tartışmalardan kaçınalım" sözleriyle açıkladı.
Ha ha... Yani üniversite yönetimi "Paulo dur Allah'ını seversen zaten ortalık karışık" demiş.
Nori de "Bugün İtalya'da yaşayan bir Rus olmak suç. Ancak ölü bir Rus olmak da suç" diyerek topu doksana takmış.
Rahmetli Dostoyevski'yi bile suçlu ilan ettiler şaka gibi!
Türkiye'de İsrail'i ABD'yi kınamak için sokağa kola fanta dökenlere, Hollanda'yı protesto etmek için portakal bıçaklayanlara gülüyorduk. Meğer ne naif eylemlermiş onlar!
Batı ülkelerindeki gizli ırkçılığı, faşizmi biliyorduk ama bu kadar alenen, hoyratça dışa vuracaklarını tahmin etmezdik!
Ortodoks Hristiyan Ruslara bunları yapanlar, bize neler yaparlar acaba?

***


TELEFON DOLANDIRICILARININ KÖSTEBEKLERİ VAR!
İstanbul Bebek'te 79 yaşındaki Prof. Dr. Ahmet Demirel'in 10 günde 10 milyon, ünlü sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı'nın da 500 milyon ve altınlarını dolandıran tele-dolandırıcılarının son kurbanı eski devlet bakanı Azimet Köylüoğlu oldu.
82 yaşındaki eski bakan, kendisini arayan ve savcı ile polis numarası yapan tele-dolandırıcılara bankalardaki tüm birikimini kaptırdı.
Köylüoğlu'nun başına gelenleri yine Sabah gazetesinin deneyimli muhabiri Dilek Yaman Demir'in haberinden öğrendik. Biz haberleri polisiye roman gibi heyecanla okuyoruz ama Dilek bu gündem yaratan haberlerini yapmaktan sıkılmaya başladı mı diye de merak ediyorum.



Çünkü dolandırıcıların taktikleri aynı. Onlara kananlar da aynı! Hakimlerin, profesörlerin kandırılmasına bile şaşırmıyoruz artık.
Kurbanlar, telefonda hipnotize edildiklerini söylüyor. Telefonda polis telsizi sesi duyunca korkan birçok yaşlı insan var! Halkımızın polise, savcıya, teröristlere olan korkusunu kullanıyor bu vicdansızlar.
Toplumda dolandırılanlarla genelde dalga geçiliyor lakin 'Kanmayın, inanmayın' demekle de olmuyor. Telefon ve internet dolandırıcılıkları çığ gibi büyüyor!
Dolandırıcıların nokta atışı yapar gibi kandırılmaya müsait, varlıklı yaşlıları bulmaları size garip gelmiyor mu?
Daha önce de yazdım Türkiye'de birçok insanın kimlik bilgileri siber saldırılarla çalındı. Dolandırıcıların elinde çoğumuzun kimlik bilgileri var! Geriye dolandırılacak kişinin varlıklarının tespiti kalıyor.
Bu dolandırıcıların tapu dairelerinde, bankalarda köstebeklerinin olması ihtimali yüksek!
Önce dolandırıcılara bilgi akışı sağlayan sepetteki çürük elmalar tespit edilmeli. Vatandaşın kimlik ve kredi kartı bilgilerine sahip özel şirketlerin siber güvenliğe daha çok bütçe ayırmaları için yasa çıkarılmalı.
Siber suçlarla mücadele eden polislerin de sayısı artırılmalı. Artık hırsızlar eve girmek, gasp etmek yerine vatandaşı telefondan, internetten soyuyor!

***


BANKA DEĞİL 'BANK'!
Binlerce kişinin dolandırıldığı Çiftlik Bank sistemindeki 'Bank' adını izinsiz kullandıkları gerekçesiyle 'Bankacılık Kanununa Aykırılık' suçundan yargılanan 'Tosuncuk' lakaplı Mehmet Aydın sürpriz bir savunma yaptı.



'Tosuncuk', "Türk Dil Kurumu sözlüğünde bank sözcüğünün anlamı park ve bahçelerde kullanılan oturaktır. Ben oturağı da kastetmiş olabilirim, başka bir şeyi de kastetmiş olabilirim" diyerek banka ibaresini değil 'bank' ibaresini kullandığını söyledi.
Türkçenin gücü işte, nereye çeksen gidiyor diyeceğim ama söyleyen 'Tosuncuk' olunca iş değişiyor.
Hem binlerce insanın parasını kaptı hem de 'dolandırdığım insanları banka oturttum' diye dalga geçiyor.
'Tosuncuk'un bu ergen tipiyle binlerce insanı dolandırması belgesellere konu olmalı!

***


BU İFŞA İŞİNDEN VAZGEÇİLMELİ
Tarım ve Orman Bakanlığı, taklit veya tağşiş yapıldığı kesinleşen 371 firmaya ait 559 parti ürünü kamuoyuna açıkladı.
İfşa listesinde bal ve zeytinyağı ürünleri başı çekiyor.
Bal diye şeker kaynatıp satmışlar! Antibiyotik içeren süt ürünlerinin sayısı da fazla.
Tereyağı diye alınanlar bitkisel yağ çıktı! Çaylarda ise gıda boyası var!



Bildiğiniz hayvan derisinden kıyma üretip lahmacun harcı diye satmışlar!
Sucukta, kıymada, köftede at ve eşeğin yanı sıra domuz etine de rastlanmış.
Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede vatandaşa ısrarla domuz eti yedirmek büyük cesaret!
Taklit ve tağşiş yaptığı tespit edilen gıda işletmecilerine 50 bin liradan 2 milyon liraya kadar idari para cezası kesiliyor.
Bu gıda teröristleri 2 milyon lirayı tek mal sevkiyatında çıkarıyordur! Cezalar daha caydırıcı olmalı.
Bakanlık bu ifşa işinden de vazgeçmeli. Bir şey değişmiyor ki, domuz, at, eşek eti satmaya devam ediyorlar. Bari öğrenmeyelim de midemiz bulanmasın!

***


Altyazı
''Kişinin kendisini yargılaması, başkasını yargılamasından çok daha zordur. Eğer kendini doğru bir biçimde yargılamayı başarırsan, gerçek bir bilgesin demektir.'' (Küçük Prens)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar